12. Bölüm

3.3K 254 77
                                    

Bölüm Notu:

Okuyorsak, okuduğumuzu belli edelim, değil mi? :)

İyi okumalar.

Ekim ayı tüm hızıyla ilerlerken dersler daha da yoğunlaşmıştı. Profesörler her gün hiç bıkmadan yığınla ödev verme kapasitesine sahipti. Günün dersler dışında %70'ini kütüphanede ödev yaparak geçiriyordum. Bu sene SBD öğrencisi olmamız da ayrı bir dertti.

Bir de dersler yetmez gibi kafamda milyonlarca düşünce vardı. Karanlık tarafta olmak istiyor muydum? Emin değildim. Hatta son 3 haftadır perşembe günleri olan Karanlık Toplantımıza katılmamıştım. Her seferinde bir bahane bulabilmiştim.

Slughorn'un partisinde Black'le yaptığımız konuşmadan sonra -yaklaşık 3 hafta- Black'le konuşmamayı sürdürüyorduk. Her hangi bir şey yoktu. Her şey sorunsuz ilerliyordu ama korktuğum tek şey buydu zaten. Fazla sorunsuzdu. Biran da her şeyin olmasından korkuyordum.

Ekim ayının son salı gününün akşam yemeği başlamak üzereydi. Büyük salondan içeri girerek hızla Slytherin masasına doğru ilerledim. Regulus'un yanına otururken "Selam" diye mırıldandım. Hafifçe başını sallarken önündeki kağıdı okumaya devam ediyordu. "Ne okuyorsun?" diye sordum kağıda bakmaya çalışırken. Fazla meraklı olduğum gerçeği vardı.

Başını kaldırmadan "Kasım ayı geliyor ve quidditch antrenmanları başlıyor" diye açıkladı. "Bu da antrenman zamanları"

Başımı sallayarak etrafa bakınmaya başladım. Narcissa'yı arıyordum ama etrafta görünmüyordu. Masada gözlerimi gezdirirken masanın sonundaki topluluğu gördüm. Abim, Lucius, Severus, Avery ve Rodolphus. Son zamanlarda hep yaptıkları gibi hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı.

Ve yine meraklı yönüm beynimi kemiriyordu. Ne planlıyorlardı günlerdir? Neden bizimle hiç bir şekilde paylaşmıyorlardı bunu?

Regulus'a dönerek başımla onları gösterdim. "Ne konuşuyorlar sence?"

Regulus gösterdiğim tarafa kısa bir bakış atarken "İnan hiçbir fikrim yok. Ama ben senden daha çok merak ediyorum" diye mırıldandı.

Ayağı kalkarken Regulus "Ne yapıyorsun, yine?" diye sordu gözlerini devirerek.

Onlara doğru ilerlerken arkamı döndüm ve Regulus'a "Bir daha şansımı deneyeceğim" diye mırıldandım.

Yüzüme şirin bir gülümseme takınarak hızla ilerledim ve abimin yanına oturdum. Ben oturur oturmaz hepsi konuşmayı bırakmış bana bakmışlardı. Abim kaşlarını çatarken "Ne oldu, Ige?" diye sordu. "Yine ne istiyorsun?"

Rodolphus gözlerini devirirken "Sizce Ige ne ister?" diye sordu herkese bakarken.

Lucius gözlerini üzerime sabitledi. Sanki küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi bir hali vardı. "Ige, söylemeyeceğiz. Boşuna geldin"

Sinirle dişlerimi sıkarken ayağı kalktım. Ne vardı ki bu kadar önemli olan? Hiçbir şey söylemeden Regulus'un yanına geri döndüm. Yüzüne yayılan gülümsemeyle beni süzerken "Söylediler, değil mi?" dedi. Sonra da gülmemeye çalışırken "Kalkarken kendinden çok emindin" diye mırıldandı.

Karşımdaki çocuğun gülmesi daha da sinirlerimi bozarken "Göreceksin, öğreneceğim" Diye mırıldanırken Dumbledore sesi tüm salonu doldurmuştu. "İyi akşamlar"

Tüm salon sessizleşirken Dumbledore neşeli sesiyle tüm salona doğru "Akşam yemeğinden önce sizi tutmak istemezdim ama iki gün sonra Cadılar Bayramı. Ve Cadılar Bayramında her sene olduğu gibi, ziyafetten sonra Binalarınızda ufak çaplı parti düzenleyebilirsiniz." deyince tüm salondan sevinç çığlıkları yükselmeye başlamıştı. Dumbledore gülümseyen yüzüyle "Ama söylediğim gibi 'ufak çaplı'" diyerek hatırlattı.

Sana Güveniyorum... | Sirius Black & Ige ElmerWhere stories live. Discover now