Bölüm 18 🎎

94K 4.1K 425
                                    

Derin bir nefes aldım. Nefes mi? Anında gözlerimi açtım. Bu tavan sağıma baktım kimse yoktu. Burası Baran'ın yatağıydı. Evet, yine başa sarmıştık. Dün gece Abim ve Baran birine tam girecekti ki kendi derdimi unutarak onları ayırmak için aralarına girmiştim. Baran, Abime atarlanıyor Abimse altta kalmayarak üstüne üstüne gidiyordu. Beni bile sonradan fark etmişlerdi.

Beni gören abim sağ bileğime yapışım çekmişti ki yaralı omzum can yakmıştı. Bu seferde Baran, sol kolumu tutarak 'Karım bir yere gelmiyor' demişti.

En sonunda olaya müdahil olarak Abime Babamın evine dönmeyeceğimi söylemiş vurulma olayına da anlatınca rahatlamıştı. Esneyerek yerimden doğrulacaktım ki..

"Ah başım!.."

Başım ne çok ağrıyordu böyle. Yerimden zorda olsa doğrularak ayaklarımı yere koymuş kalkmaya çalışmıştım. Aşağıdan ise sesler geliyordu. Tutunarak yavaşça kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığım da dışarıya çıktım. Kimse yoktu. Yavaş adımlarla merdivenlere yönelerek etrafta bakındım.

Merdivenlerin başına gelince aşağıya bakmıştım ki bakar bakmaz Mehmet Ağa ile göz göze geldik. Neden onun canımı hiçe saymıştım hâlâ anlamıyorum. Küçükken beni kurtardığı için miydi? Acaba hatırlıyor mudur?..

"Baran, koş gelimi yardım et." dermez hepsi ayaklandı. Baran, beni görünce çok hızlı merdivenlerden çıkarak yanıma ulaştığında kısık sesle konuştum

"Aşağıdaki baban mı benim gözlerim de mi sorun var? " diye sordum. Kolumdan tutarak benim inmeme yardımcı olan Baran..

"Hayır gerçek."

"Bence ikiz kardeşi falandır. Sen, bile yemişsin baksana yoksa bana gelinim diyecek hayata inanmam."

"Şşttt..." demesinin ardından Mehmet Ağa benden tarafa gelip sağ kolumdan tutarak kendi yerini gösterdi. Bana üstelik de kendi yerini. Acaba bize cenneti yanlış mı anlattılar.

"Dikkat et kızım." dediğinde artık kesin emindim öldüm ve burası kesinlikle cennet.

"Teşekkür ederim." diyerek yavaşça oturdum. Sonum hayr olur inşallah.

"Hanım... " diye bağırdı ardından Fatma hanım çıktı.

"Ah kızım uyandın mı? Nasılsın ağrın var mı, Bunlar da bilmez ki gel seninle odana çıkalım sen uyu..."

"Hayır, yatmak istemiyorum."

"Hanım, rahat bırak gelinimi..."

"Teşekkür ederim." dedim o sırada Baran, bıyık altından gülüyordu.

"Kızım yemek yer misin acıktın mı?"

"Hayır, aç değilim."

"Hanım sen git gelinine meyve getir. Eşek sıpası görmüyor musun? Gelinim rahat değil arkasına yastık koy." diyerek Baran'a çıkıştı. Ben, bu cenneti çok sevdim ya ne güzelmiş.

"Kızım ben gidip sana en güzel yemeklerden yapacağım. Kızlarla da meyveni gönderirim. Başka isteyin var mı?"

"Zahmet etmeyin." dedim. O sırada Baran, arkama yastık koydu.

Fatma hanım yanımızdan ayrıldıktan kısa süre sonra gösterişli bir sandıkla geldi. Mehmet Ağa sandığın kapağını açtığında içinin altınla dolu olduğunun gördüm.

"Uzat kolunu kızım."

"İnanın hiç gerek yok."

Mehmet Ağa, yine de elimi avucunun içine alarak sol koluma sırayla kalın bilezikler takmaya başladı. Bende Baran'a baktım.Baran, ise gayet halinden memnundu.

"Bunları teşekkür olarak kabul et kızım..."

"Ödeştik." dedim. Yüzüme baktı sonra da Baran'a onlar alamamıştı ama ne olursa olsun onun yeri bende apayrıydı.

"Anlamadım kızım."

"Ben, altı yaşındaydım. Bir gün bizimkilerden gizli evden çıktım. Bir süre sonra gideceğim yönü bulamadım. Korkudan sağa sola giderken korna sesiyle olduğum yerde kaldım. Bir kamyon üzerime doğru geliyordu korkudan ben kaçmak yerine gözlerimi sıkıca kapattım. Sonra birisi beni kucaklayarak yana doğru atıldı. Yere düşmüştüm ama canım yanmamıştı. Çünkü birisi beni güçlü kollarıyla tutuyordu. Gözlerimi açtığımda gülen gözlerle karşılaşmıştım. Bense sanki bıraksam düşecekmiş gibi boynundan sıkıca tutuyordum. Sonra bir gün o adamı bizim evde gördüm. Bana, Mehmet Ali Ağa dediler." dedim sanki o anı tekrar yaşamıştım bu yüzden gözlerim doldu

"Hatırlıyorum. Bana güzel gözlerle bakan bir kız çocuğu. O zaman keşke böyle güzel bir kızım olsun çok istemiştim."

"Sonra bir gün seni ve oğlunu gördüm. Tabi o zaman yedi yaşlarındaydım. Baran ile parktaydın. Benim babam asla beni parka götürmezdi. Size bakarken beni gördün. Oğlunu bırakarak benim yanıma gelip diz çöktün. Senide salmamı ister misin dediğinde hemen olur dedim çünkü dünyalar benim olmuştu. İşte o gün keşke benim babam sen olsan senin kızın olsam diye dua etmiştim."

"Desenize bizim evlilik sizin dualarınız yoluyla gerçekleşmiş." dediğinde Baran. Mehmet ağa kızarmış gözlerle bana bakıyordu. Bana da birisi dokunsa ağlayacaktım neredeyse ...

"Benim gelinim değilsin Miray, kızımsın Allah dualarımızı kabul etmiş kızım..." dediği sırada yanımıza meyve getiren kıza baktım..

"Afiyet olsun ." diyerek geri çekildi.

"Eşek sıpası aval aval bakacağına soysana kızıma meyveleri böyle nasıl yesin." dediğinde beni gülme aldı.İşte şimdi elime düştün Baran Ağa.

"Tabi babacığım." diyerek eline aldı bıçağı sonra da yine kulağıma eğilerek.

"Gül sen gül..." dedi. Laf dalaşına girecek değildim ya onunla... Hıh!..

"Dün Abin gelmiş kızım öyle söylediler..."

"Evet, haberi alınca İstanbul'dan gelmiş çok mutlu oldum abimi görmeyeli uzun zaman olmuştu."

"Keşke evimize davet etseydin yanında kalır hasret giderirdiniz."

"Bende söyledim ama İstanbul'da önemli işleri varmış artık biz gidince görüşürüz..."

"Görüş kızım arada soğukluk olamasın istediğin zaman buraya da davet edebilirsin..."

"Teşekkür ederim..."

"Karıcığım meyve tabağın yer misin kendi ellerimle yedireyim mi?.."

"Sağ ol Baran Ağa sağ ol!.."



İnsan köklerine sahip çıkmazsa ayakta kalamaz...



BARAN BEY 🚬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin