Bölüm 34 ⌚

79.5K 3.6K 99
                                    

"Oğlum!.."

Babamın seslenmesi üzerine kapıda kala kaldım. Elimdeki valizi yere bırakarak bana doğru emin adımlarla yürüyen Babama baktım.

"Efendim Baba!.."

"Oğul, az önce Hasan bir şeyler geveledi. Ben, bir şey anlamadım. Sen de hele neler oluyor. Hem sen neden teksin güzel kızım nerede?.."

" Artık senin ne bir kızın ne de gelinin yok Baba!.."

"Sen, ne dersin oğul. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, ne oldu Miray'a..."

"Biz boşanıyoruz Baba, Miray artık kendi evinde..."

"Sen, iyi değilsin. Senin başına güneş geçmiş ne demek boşanmak hangi törede hangi kitapta yazar boşanma."

"Baba, bu benim hayatım kimse karışmaz. Miray, yaptığı hastanın bedelini ödüyor..."

"Yoksa yoksa başka biri mi var?.."

"Hayır Baba, beni kandırıp oyuna getirdi. Bana, yalanlar söyledi. Onu asla affedemem..."

"Olmaz öyle şey ben, gidip kızımı evine getireceğim. Gelince oturup adam akıllı konuşun..."

Derin bir nefes alıp sesli bir şekilde verdim. Babam, tam yanımdan geçip girecekken ona son sözlerimi söyledim.

"Eğer o kızı bu kapıdan içeriye sokarsan beni unut Baba,bir oğlun olduğunu unut. O kız bu eve girdiği anda gider bir daha asla ne bu eve ne de bu şehire gelirim..."

"Sen, delirmişsin oğlum... İyi ben gitmiyorum ama sen sözünü yutarak kızımı evine getireceksin..."

"Asla!.."

Benim için konuşma burada bitmişti. Odama girince elimdeki çantayı yere attım. Burası hâlâ Miray, korkuyordu. Bunun üstüne çekmeden kendi parfümümü olarak bütün odaya boca ettim. Ona dair en ufak iz istemiyordum.

Parfüm şişesi yarıya inince eski yerine bırakarak olduğum gibi kendimi yatağa attım. Tam o sırada telefon çaldı. Ekranına baktığımda yabancı numaraydı. Miray, en son iki gün önce aramış ondan sonra ne ses vardı ne de seda...

"Efendim..."

"Baran!.."

"Yine ne istiyorsun Miray?.."

"Dur!.. Seni son kez arıyorum veda etmek için..."

"Kapatıyorum..."

"Sana, söz veriyorum.Bir daha sesimi asla duymayacaksın...Baran, ben bu şehirden bu ülkeden her şeyi arkamda bırakarak gidiyorum..."

"Kesin öyledir!.."

"Bu bir veda Baran, hakkını helâl et eğer benim hakkım varsa helal olsun..."

"Miray!.."

"Sende bıraktığım kalbime iyi bak Baran, ben seni hep seveceğim... Hoş çakal!.."

Yattığım yerden büyük bir heyecanla kalktım. Bu kız neyden bahsediyordu. Tam ağzımı açıp Miray, diyecektim ki arkadan erkek sesi geldi. Anlaşılan telefonu kapatmak akıllarına gelmemişti. Sol elimi yumruk yaparak sessizce dinledim....

"Miray, son kez dedin sana izin verdim yeter bu kadar konuşma ve kendini hazırla sabah erkenden bu şehirden gidiyoruz..."

"Tamam, söz verdim sorun çıkarmadan seninle geleceğim..."

"Böyle akıllı ol. Ne öyle basit kadınlar gibi seni sokağa bırakan adam için ağlıyorsun?.."

"Benim aşkım gururumdan daha büyük İhsan!.."

Son duyduğum isimle telefonu kapattım. Biraz daha dinlersem telefonun açık kaldığını anlayacaklardı. Elimi enseme götürerek düşündüm. Neler oluyordu böyle bu konuşmada neyin nesiydi.

"En iyisi öğrenmek..."

Hızla odadan çıkarak merdivenlerden ikişer ikişer indim. Benim panik halimi gören Babam, seslenmiş ama hiç oralı olmadan konaktan dışarıya çıkmıştım.

Miray'ın evi bize neredeyse yirmi dakikalık uzaklıktaydı. Onların sokağına girince ekstradan kalabalık gördüm. Eve yaklaştıkça kalabalık artıyordu. Birine bir şey mi olmuştu.

Etraf çok kalabalık olduğundan en uygun yere arabayı park ederek konağa doğru yürüdüm. Konak kapısına gelince Yakup'un etrafının adamlarla sarılı olduğunu gördüm. Sinirle bir şeyler anlatıyordu.

"Yakup!.."

Sesimi duyan Yakup, büyük bir sinirle ellerini yumruk yapmış vaziyette yürümeye başladı. Yanıma ulaşır ulaşmaz beni eliyle geriye doğru itekleyerek.

"Ne işin var Lan burada senin, canını almadan kaybol..."

"Bana, ne olduğunu anlat bende giderim..."

"Miray, gündüz vakti kaçırıldı. Bense hangi siktiğimin piçi kaçırdı bilmiyorum. Öğrendin şimdi kaybol!.."

"İhsan!.."

"Ne İhsan'ı lan açık konuş..."

"Yakup, biraz önce beni Miray aradı. Bana veda etti.. Telefonda erkek sesi duydum o ses İhsan'a aitti..."

"Siktiğimin İhsan'ı Babam, söylemişti. Onun canını o zaman almalıydım..."

"Yakup, sabahın ilk ışıklarında sınırı geçeceklerini söyledi. Eğer doğruysa pek zamanımız yok..."

"Tamam, sen hemen polise gidip numarayı ver sinyal takibi yapsınlar. Bizde Kızıltepe'ye gidelim. Eğer sınırı geçeceklerse bir tek o yolu kullanabilirler..."

"Yok öyle dünya bende geleceğim..."

"Git lan işine Bacımı bırakıp şimdi bana artistik yapma. Miray, senin hiçbir şeyin değil..."

"Herkes arabalara gidiyoruz..."

Verdiği emirle herkes bir yana koşuşturdu. Bende Yakup'un kolunu tutarak bana çevirdim.

"Bende geleceğim o kadar al bu telefonu da biri polise götürsün..."

Eline tutuşturduğum telefon ile gerisin geriye dönerek arabaya yürüdüm. Evet, ayrılık kararı vermiştik. Ama o benim hâlâ benim karımdı. Üstelik de bana güvenip beni aramıştı. Onu orada bir başına bırakamazdım.

Herkes arabaya binince kornaya bastım. Herkes arabalara doluşmuştu ama en küçük hareket yoktu. Yakup'un benim arabama doğru yürümesi üzerine kaşlarımı çattım. Yakup, arabaya binince kapıyı kapatarak bana baktı.

"Önden git adamlar bizi takip edecek..."

"Bu kadar adam yeter mi sence bizim adamlara da haber verelim..."

"Fazla adam göz çıkarmazmış haber ver peşimize düşsünler ama önce sen şu konuşmayı tekrarla en küçük bir ipucu kısa yoldan bizi Miray'a götürür..."

"Şöyle ki Yakup!




BARAN BEY 🚬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin