Bölüm 19 📇

93.1K 3.9K 251
                                    

"Baba, konuşabilirmiyiz?"

"Gel otur oğul konuşalım. Bu arada gelinim nasıl?.."

Babamın yanına oturarak yukarıya baktım Miray hanım fazlasıyla iyiydi. Özelikle de Babamdan bulduğu yüzden sonra iyilikte level atlamıştı.

"İyi Baba, biricik gelinin yukarıda dinleniyor..."

"Senin derdin ne bakalım dile gel."

"Benim İstanbul'a gitmem lazım çok önemli işlerim var."

Babamın sevgisini çok takmıyordum aralarının iyi olması beni daha çok mutlu ediyordu. Hiç olmazsa iki arada bir derede kalmazdım değil mi?..

"Ne dersin Oğul, sen karın kötü hala iyileşmiş onu nasıl bırakır gidersin. Sakın bana onu da götüreceğim deme Asla izin vermem."

"Hayır, Baba tek başıma gideceğim. Onu sizi sana emanet ederek."

"Emanetin başım üstüne fakat derdini hala anlamadım. Eğer konu iş ise söyle adamlara halletsinler."

"Yok, Baba bu benlik durum. Hemen gidip geleceğim. Bir günlük iş."

"Bir haltlar karıştırıyorsan oğlum demem canını yakarım Baran."

Babamın tehdidi beni güldürmüştü. Fark ettim de üvey evlat olma olunda emin adımlarla gidiyordum.

"Bana, güvenmez misin Baba sabah erken gider gelirim sen düşünme bunları."

"Tamam git ama hemen gel karının sana ihtiyacı var."

"Sağ ol Baba..."

Babamın yanından ayrılıp odaya girdiğimde Miray, arkası dönük yatakta yatıyordu. Hastane de olanlar gözüme geldi de. Odada su olmasına rağmen beni su almaya göndermişti. Bende ne yapacağını görmek için odadan ayrılmıştım kapının önündeki korumalara geri çekilmesini emretmeyi de ihmal etmeden.

Odadan çıktığında ise çok şaşırmamıştım. Arkasından sessizce takip etmiştim ama çatıya çıkma ihtimali zerre aklıma gelmemişti. Yukarı çıktığımda kenardan dalgın dalgın aşağıya bakıyordu.

Aklıma geldikçe delirecek gibi hissediyordum. Ya bayılınca aşağıya düşseydi ya tam zamanında yetişemeseydim. Dolaylı da olsa katil olacaktım. Bunun vebali ile yaşayamazdım...

"Kapı da daha ne kadar duracaksın." dediğinde Miray, kendime geldim hemen.

"Sen, uyumuyor muydun?" diye sordum. Arkası dönük kıpırdamayınca uyuduğunu sanmıştım.

"Tabi ki uyuyorum hatta bak rüyamda konuşuyorumda. Birazdan uyur gezerler gibi ortalıkta da dolaşırım." dediğinde çok da umurumda olmadı. Ne de olsa laf sokmalarına alışmıştım. Tam karşısındaki koltuğa geçerek oturdum.

"Yarın sabah İstanbul'a gidiyorum."

"Ne olur bu gece gitsen."

"Neden?" diye sordum saf gibi. Bu kadar saf olabileceğim asla aklıma gelmezdi.

"Neden olacak ne kadar erken gidersen o kadar az görürüm yüzünü de ondan." dediğinde. Başımı olumsuz anlamda sağa sola çevirdim.

"Senin adına o kadar çok üzüldüm ki anlatamam. Çünkü uçak biletini sabaha dönüşü de geceye aldım."

"Desene mendebur yüzünü sabaha kadar göreceğiz ama lütfen erken gelme. Bak ne yap biliyor musun. Git oraya senin işlerin uzasın. Şey de bak
'Baba iflas ediyoruz birkaç ay gelemeyeceğim.' Nasıl fikir?"

"Sen, neyin kafasını yaşıyorsun?.."

"Sende beyin olmadığı için anlayamazsın..."

Yine ya sabır çektim. Ben, neden gidiyordum ki işler elbet yoluna girerdi. Evet ya Babam haklı. Sırf Miray'ın inadına gitmeyecektim. Elime telefonu alarak Hasan'ı aradım

"Hasan...Biletleri iptal et gitmiyorum... Soru sorma ne diyorsam onu yap." diyerek telefonu kapattım.

"Ne demek gitmiyorsun?" diye sordu sinirle Miray. Sorarken de yatağında oturur pozisyona gelmişti. Gidip seni mutlu edecek değildim ya...

"Düşündüm de işler bekleyebilir."

"Yüzünü göremeye tahammül edemiyorum be adam anlamıyor musun? Ben, gidemiyorum en azından sen git."

"Sen, bir yere gidemiyorsun bende gidemediğime göre biz birbirimize mecburuz sevgili karıcığım."

"Hadi ben, gidemiyorum bir sebebim var da sen neden gitmiyorsun?"

"Aşkından gül yüzlüm senden bir an olsun ayrılmak istemediğimden."

"Mide bulandırcısın şöyle espri zannettiğin iğrenç konuşmalar yapmasan olmaz mı?."

"Babam...evet babam."

"Ne olmuş Babana."

"Karını yalnız bırakma dedi. Sonra hasretime dayanamaz..."

"Lütfen devam etme. Bünyem kaldırmıyor. Hayır, sen ve sevgi yanyana gelmiyor...Bir düşünsene Baran Ağa ve aşk çok komik değil mi? Senin gibi vicdansız, kalpsiz biri ne sevilir ne de sever."

"Ben ve aşk olağan dışı neyse en azından beni iyi tanıyorsun. O halde neleri sevip sevmediğimi nelere sinir olduğumu da öğrenmiş olmalısın."

"Sen, beni tehdit mi ediyorsun?"

Miray'ın sinirden kızarmış yüzüne baktım bu kız cidden deli parlaktı.

"Hâşa karıcığım o senin tarzın."

"Ha ha ha ne kadar komiksin. "

"Miray!.. Bak canımı sıkıyorsun."

Miray'ın aşağılayıcı tarzda konuşması bazen beni çok yıpratıyordu. Belki de o geceden dolayı ona bu kadar toleranslı davranıyor acısını anlamaya çalışıyordum.

"Sıkıcı can iyidir Baran Ağa..."

"Ya sabır...ya sabır!.."

"O kadar bunaldıysan kapı orada çek git. Yüzünü görmeye pek heveskâr değilim..."

"Fazla naz ne usandırırır bilirsin hanımağa...Özellikle de böylesi. Çok merak ediyorum savaşmaktan sıkılmıyor musun?"

"Sayende bu benim hayat tarzım oldu. Neden biliyor musun Ağa bozuntusu. İçimde korku var sürekli kendimi koruma çabası içindeyim. "

"Ne diyebilirim ki atalarımız boşuna çene yormamış can çıkar huy çıkmazmış diye."

"Vicdan denen şey biliyorum sende yok ama sanki varmış gibi yapsan da bu odadan şehirden gitsen. Sadece birkaç gün meymenetsiz yüzünü görmesem..."

"Tamam gidiyorum..."

"Şükürler olsun..." dedi arkamdan... Allah'ım bu savaşı kim kazanır kaybeder bilmiyorum ama bana acı ve güç ver yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı...

"Merak etme karıcığım hasretine dayanamaz tekrar yanına gelirim..." demiştim. O beni çok uzağa gideceğim sanmıştı ama ben sadece aşağıya inecektim. Yine acıdım gittim diye biraz sevsin güzel karım...

"Gidersin de dönemezsin İnşallah!.."



"Seni seveni zehir olsa da yut, seni sevmeyeni bal olsa da unut." #Hz.Mevlâna




BARAN BEY 🚬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin