GİRDAP

10.7K 569 582
                                    

Şansın gerçekleşmesi için, önce siz hazır olmalısınız... Şans, hiçbir zaman aptalların peşinden koşmaz.

Berrel Royal

Özgür'den...

Kuşların benim için cıvıldamayı bırakması yıllar önceydi ama bugün yeniden kuşlar cıvıldıyordu. Günbegün aldığım uyku daha verimli oluyordu ve ben eski formuma geri dönüyordum. Herhangi bir kahvaltı kokusu alamayınca Ahu'dan önce uyandığımı anladım. Bu sefer ona ben kahvaltı hazırlayabilirdim.

Odanın kapısını açmamla uyku sersemi Ahu'nun lavaboya gitmek için hantal hantal yürüdüğünü gördüm. Saçları birbirine girmiş ve uykulu yüzü şişti. Ah, birçok dil biliyorum ama yinede ilişkimizi tanımlayacak bir kelime bulamıyorum. Bu surat, bu haller normalde beni kadınlardan tiksindirmesi gerekirken Ahu'ya daha da bağlıyordu. Efsunlu falan olmalıydı yoksa ben gerçekten bu kadına tutulmuş olabilirdim.

"Dünyada ki kadınların hepsi bu saç ve bu suratla uyanıyor. Prenses gibi uyanmak diye bir şey yok, Özgür."

Ona baktığımı ve bu halinden rahatsız olduğumu sansa da onun en çok bu hallerini seviyordum. Ve tabii ki prenses gibi uyanan kızlar tanıyorum ama Ahu daha doğal ve kalbimin ritmini değiştirebiliyordu.

"Sana da günaydın,"dedim.

Ahu dudaklarını bükerek lavaboya girdiğinde sıramı bekledim ve o üzerini giyerken mutfağa girmiştim bile. Ahu odadan derin bir temizliğe başlayacağını söylese de buna gerek duymuyordum. Ev oldukça temizdi. Benim ilgimi çeken sadece güzel bir kahvaltıydı.

"Saçlarını boyatınca zekâ seviyen mi düştü senin?" Ahu'nun sorusuyla irkildim. Mutluluktan dikkatimi toplayamıyordum.

Ona baktığımda siyah bir pantolonla bacakları daha da ortaya çıkmıştı. Giydiği bluz koyu renkli olsa da ona yakışmıştı. Havalar artık ince giyinmek için uygun değildi. Koca bir yaz boyunca giymesi gereken bluzu bu havada giyerse hasta olurdu. Ona kızacakken gözlerimin içine bakması beni durdurdu. Ahu güzeldi, güzel anılar gibi güzel, hüzünlü şarkılara iz bırakacak kadar güzeldi.

"Ahlaklı bir adamı bile yoldan çıkarırsın sen," dedim ona yaklaşarak beline ellerimi koydum. Kulağının altındaki hassas noktayı öptüm. Dudaklarında bir tebessüm belirdi.

"Tipim değilsin," dedi benden kaçmaya çabalayarak.

"Neymiş senin tipin?" Onu kıskıvrak yakaladım. Hala benden utanıyor olamazdı. Bunca zamandan sonra olamazdı. "Sen biraz önce benim saçlarıma laf mı ettin?" Saçlarımdaki ufak tefek beyazları kapatmak için onları boyattığım doğruydu.

"Saçlarına etmedim," dedi gitmeye çabalayarak ama çok güçsüzdü. Belinden kavrayarak biraz havaya kaldırdım ve günün ilk öpücüğünü aldım.

Birlikte kahvaltı hazırlamaya başladık. Ahu'yu iş yaparken izlemek çok güzeldi. Onun kıvrımlı vücudu ve bir sorunla karşılaştığı zaman ısırdığı alt dudağı... Kafamı sallayarak bu düşüncelerden kurtuldum.

"Yankı'yı bir dershaneye yazdırdım," dedim. Bu seferki gerçekten çok güvenilirdi. Şehrin göbeğinde ve güvenlik görevlisi vardı. Eve ve iş yerime çok yakındı. Artık bir tehlike olmasa bile insan pimpirikli olmayı bırakamıyordu.

"Emin misin? Hemen okula gitmesi doğru gibi gelmiyor. Hiç kimse okula gitmek istemez. Okul bu, çok sıkıcı."

"Okul değil, dershane ve onun geleceğini düşünmek zorundayım. Ayrıca sosyalleşmesi lazım. Koca yaz hastanedeydi." Gerçekten neden bu kadar uzun süre orada olması gerektiğini bende anlayamıyorum.

KAÇAKWhere stories live. Discover now