KANUNSUZ

5.2K 516 732
                                    

İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur, ama asla neler hissettirdiğinizi asla unutmaz.

Maya Angelou

Yankı'dan...

Ahu'nun ve Hera'nın iyi olduğunu öğrendiğim an kendimi yollarda bulmuştum. Çok sinirliydim, Kasap sınırını aşmıştı. Bana bir adres yolluyorsa bunu bizzat bana yollamalıydı ama o beni kızdırmayı tercih ediyordu. Tebrikler ki bunu başarmıştı, kızgınlıkla düşünmeden hareket edip bu adrese gitmemi istiyorsa işte orada yanılıyordu. Zekâ en güçlü yanım olmayabilirdi ama bu işlerin içinde oldukça uzun zamandır vardım.

Normal bir insan polise haber verirdi ki dayım en büyük destekçileriydi, danışmanlarıydı ama Kasap işini çözemiyorlardı. Bu yüzden onlara gitmeyecektim, kime gideceğimi en başından beri biliyordum. Zekâm en güçlü yanım değil demiştim. Neler söyleyeceğim ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beni nasıl karşılayacaktı? Selam, ben geldim. Kaçırılmaya doyamadım mı diyecektim? Gerçi bu kaçırılma sayılmazdı, bu sefer kendi isteğimle yardım istemeye gidiyordum. Bana yardım edeceğini neremden uydurduysam gidiyordum işte. Bildiğim tek adresine gidiyordum, orada olmasını umut ediyordum.

Apartmanın başında dikildiğimde hava da kötü bir karar aldığımı yansıtır gibi kararmıştı. Bu mahalleye gelerek ne halt yediğimi bilmiyorum. Telefonumdan uzun zaman önce kurtulmuştum. Bankadan tüm paramı çekmiştim. Hazırdım, Kasap ile yüzleşmeye hazırdım. Yankı haklıydı, beklemekle bir şey çözülmüyordu.

Apartmanın başında dikilmeyi kesmek için tüm cesaretimi topladım ve doğaçlama yapmaya karar verdim. Hızla merdivenleri çıktım ve Savaş'ın dairesinin önünde durdum. Kapı kondurulmamıştı, bu beni ürkütmüştü. İçeride her an bir cesetle karşılaşabilirdim. Ya da Savaş birisinin kafasına bir silah dayamış olabilirdi, ya da birileri Savaş'ın kafasına silah dayamıştı. Daha fazla teori ürütmeden elimle tiksinerek kapıyı ittim. Gıcırdayarak geri gitti, nefesimi verdim ve geri almak için sürekli aklımda tekrar ettim. Kısarak baktığım gözlerim tezat bir durum görmemişti. Bir nebze rahatlamıştım ama her an birileri çıkar diye ödüm kopuyordu. Savaş'ın adını seslenmek gelse de aklıma her an silahla pusuda bekleyen birileri olabileceği için sessiz bir şekilde içeri girdim. Basit bir umuda tutunuyordum, Savaş kapıyı açık unutmuş olamaz mıydı?

Olamazdı, Savaş kapıyı açık unutmaz ki! Neden ellerim titriyordu? Bir ceset bulma korkusuyla, Savaş'ın cesedini bulma korkusuyla odalara giriyordum. Nabzım her odada bir öncekinin iki katına çıkıyordu. Ayaklarımın beni taşıyamadığını hissediyordum, son olarak mutfak kalmıştı. Gözyaşlarımı bastırmak için yutkundum. Mutfağın kapısını itemiyordum. Parmaklarım bunu yapamıyordu, kısa saçlarımın arasına saklanmak çok zordu. Savaş olmadan Kasap'ın yanına gidemem, Savaş olmadan olmaz...

''Eve benden önce mi geldin?''

Derin hıh sesiyle irkildim ve refleks haline getirdiğim başparmağımla üst çenemi geri ittim. Savaş'ın karşımda dikilmesi adrenalimi alıp götürmüştü, yaşıyordu. Kapının açık olmasına hala makul bir sebebim yoktu ama kafamda kurma konusunda level atladığımı fark etmiştim. Heyecan vücudumu terk ederken ağır bir yorgunluk çöktü üstüme. Sapasağlam buradaydı işte, cinayet filan yok, Yankı. Kalbimin ve ciğerlerimin biraz daha zamana ihtiyacı varken duvara tutunarak destek aldım. Nefes alışverişimi düzene sokarken Savaş botlarını çıkardı ve sendeleyerek elindeki şişeleri sehpanın üstüne bıraktı.

''En son yanımdaydın, nasıl önce geldin?''

Acaba hangi orospuyla beni karıştırıyordu? İçime dolan öfkenin bastıran eylem gözlerine bakmak oldu. Bakışları canlı tutan umuttu, her ne kadar umutsuzluğa kapılmak istesem de bir yerde hep umut yeşertmeyi beceriyordum. Ancak çölde umut yeşermezdi, Mecnun'u çöle düşüren bu muydu? İşte Savaş'ın çölü de umudunu kaybetmişti. Gözleri sadece görmek işlevini yerine getiriyordu. Ruhunu yansıtmıyordu.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin