DUYGULARIN RENGİ

5.5K 653 799
                                    

Her zaman görünmez bir tacınız varmış gibi davranın.

Anonim

''Genel denemeye katılacak mısın?''

''Evet,'' dedi adaşım ama denemeden haberinin bile olmadığına emindim.

Sibirya soğukları ülkemize giriş yapmıştı ve biz dışarıda donarken şimdi otobüsün içindeki kalabalıktan dolayı sıcaktan terlemeye başlamıştık. Nefes alacak hava yoktu zaten ve insanlar duraklarda inmek yerine binmeye devam ediyordu. Bir otobüs kaç kişi alabilirdi ki?

''Bir dakika ne denemesi?''

Kahkahamı bastırmak için çenemi sıkmaya başladım. Yankı'nın bal rengi gözleri açılmış ve nereden tutsa elinde kalan bu sınav sisteminde sınava girme stresi yavaşça üzerine geliyordu. Aile baskısı, gelecek kaygısı artık onun da korkulu rüyasıydı. Ben kendimi bu stresten kurtarmıştım. Konservatuvar okuyacaktım. Belki daha sonra psikoloji okuyabilirdim.

Otobüsün ani frenlemesiyle sarsıldım ve öne doğru birkaç adım attım. Yerinden kıpırdayan sadece ben olmamla yüzüm asıldı. Sırtımı yasladığım cama geri dönecektim ki yerimin çoktan işgal edildiğini fark ettim. Yeni binenler yüzünden de harekat edecek yer kalmamıştı. Yinede bu savrulmama engel değildi. Tutacaklar çok yüksekte olduğu için bende Yankı'nın koluna girdim.

''Hafız ne yapıyorsun?''

''Senden hoşlandığım filan yok. Hafız, bacım, kardeşim... Yeter be!''

''Aa,'' diye tepki verdi. Oysa ben çemkirmemi çok tatlı bulmuştum. ''Şuna bak, eve gidelim Yankı, dizi izleriz Yankı. Ev boş Yankı. Eve atmak için her şeyi yaptın be,'' dediğinde biraz utanmış olabilirdim. Amacım kesinlikle onu eve atmak filan değildi. İlk defa Yankı'nın ailesi evde olacaktı ve ben onlarla karşılaşmak istemediğimden Yankı'yı eve davet etmiştim. Sürekli bahsettiği bir dizi vardı, onuda izleriz diye düşündüm. Hergelenin aklı yine başka türlü çalışıyordu.

''Fakir olmaktan bıktım,'' diyen Yankı'nın sitemini anlamak için neler olduğunu anlamaya çabaladım. Arkasından bir sürü insan vardı ve durum hiç hoş değildi. Taksiye binip gidebilirdik ama ikimizinde para harcamalarına artık dikkat etmesi gerekiyordu.

''Dağ ayısı,'' diye mırıldandığım da Yankı gözlerini kısıp bana baktı. ''Pis miyop,'' diye karşılık verdim. Hala bana soktuğu lafta kalmıştım. Neyse ki kimse umursayıp bizi dinlemiyordu. Umarım dinlemiyorlardı. Hala Yankı'nın kolunu tutuyordum çünkü.

''Benim gibi kibar bir çocuk dağ ayısı olur mu hiç?''

''Sen bahsederken yabanidir diyesim geliyor.'' Tamam, son hareketim ve cümlem beni lise yıllarımın başın götürse de oldukça zevk alıyordum.

''Gavur,'' diye tısladı.

''Doğrusu gağur onun bir kere.''

''Benden gram hoşlanmıyorsan arkadaş olmayalım ya!''

''Senden gram hoşlanmıyorum,'' diye takıldım ona. Yüzümü ekşitip iki yana salladım.

''Bırak ya ben kendimi severim.'' Tüm gururuyla söylemişti bunu. ''Onu bunu bırak biz ne izleyeceğiz?''

''Leyla ile mecnun.''

''E ben izledim onu.''

''Bir daha izlersin,'' dedim halı altına süpürmeye çalışarak.

''Hasbinallah,'' dedi ve tutunmaya devam etti.

Bende ne zaman ineceğimize karar vermeye çabalıyordum. Kabanım artık beni boğmaya başlamıştı ve uzun çizme giydiğim için bacaklarımda ağlıyordu artık. Yankı ise gram şikayet etmiyordu. Birazdan bu sıcaktan inecek ve buz gibi soğuk yüzümüze çarpacaktı. İşte bunun olmasından hoşlanmıyordum. Ocak ayı, şubat ayı ve mart ayı soğuklar bitmek bilmiyordu. Aslında kışı severdim ama nedense bu sene kasvetli gelmişti bana. Bahar havası, yaz havası istiyordu canım. Çok üşüdüğümden kalın giyiniyor ve pandaya dönüyordum.

KAÇAKWhere stories live. Discover now