MAĞLUP

5.5K 486 308
                                    

Çocuklara ne düşünecekleri değil, nasıl düşünecekleri öğretilmelidir.

Margaret

İsim kaderdir.

Yankı, benim adım. İsmimin anlamı basit ve etkili. Kaderim olmasını istedim ama kötü bir şöhretim olmasını istemedim. Ben sadece biraz popüler olmak istemiş olabilirim fakat istediğim bu değildi. Savaş kaderi ise kendi isminden bile daha kötüydü.

Gözümün ucuyla dışarıda benim için nöbet tutan polise baktım. Sürekli beni takip etmek için görevlendirilmişti. Evden çıkabilecek durumda değildim ve Savaş'tan başka haber yoktu. Arkasında bir iz bile yoktu. Ona yardım eden birilerinden şüpheleniyorlardı. Dayım bana birçok kez sormuştu ama ağzımdan tek kelime bile çıkmadı. Ona Aslan'ı, Tunç'u ve Lamia'yı anlatmak istedim. Annemin bir kazada ölmediğini ve Kasap'ın peşimde olduğunu söylemek istedim ama korktum. Dayım onlarla başa çıkamazdı. Hayatta olan tek akrabamı, Ahu'yu ve kuzenimi tehlikeye atamazdım. O bebek benim kadar savunmasız kalmamalıydı. Bencillik etmeliydim ama bu benim davamdı. Mağlup olacaksam bile savaşarak tek başıma yenilmeliydim.

Herkes benim için geldiğini biliyordu. Bir kurban daha gerekli demişti. O kurban bendim ve şimdi ölmem gerekiyordu. Telefonum izlenilmeye alınmıştı ama bana gelen mesajdan iz yoktu. Mesaj silinip gitmişti.

Dizime kadar gelen çorapları düzelttiğimde zil çaldı. Ahu dayımı içeri alıyordu ve ben derin, titrek nefesler alıyordum. Cesaret mağduruydum. Bir süre evde kalmam gerekiyordu ama bu bana ölümü beklemekle eş değer geliyordu. Ders çalışmaya çalışıyordum ama her an Savaş odama dalacak gibiydi. Kendime onun zeki olduğunu ve herkesin benim peşimde olabileceğini tahmin ettiğinden direkt benim peşime gelmeyeceğini söylemek istedim ama hislerim buna izin vermiyordu.

Dayım kapımı tıklatarak odama girdi. Ağır hareketlerle onu izledim. Başa tam karşıma oturacaktı ama vazgeçip yanıma oturdu. Sıkıca bana sarıldığında uzun süre hapsettiğim gözyaşlarım sel oldu. Yavaşça benden uzaklaştığında aramıza giren soğukla ürperdim. Kış tamamen gelmişti. Dayım yüzümü avuçlarının içine aldı.

"Artık sana güven vermediğimi biliyorum. Seni o it herifin ellerinden çabucak kurtaramadığı biliyorum ama bu sefer bunların yaşanmasına izin vermeyeceğim. Gerekirse bu ülkeyi terk ederiz," dediğinde kocaman gözlerimle ona baktım.

"Annem ve babam?" Sesim korkuyla titriyordu.

"Bizi sevenler, Yankı. Asla bizi terk etmezler. Biz hangi ülkeye gidersek gidelim onlar her zaman bizim yanımızda olacaklar," dediğinde yüzümü avuçlarından kurtardım. Duvar ile komodinin arasındaki küçük boşluğa girdim.

Dayım hemen önümde diz çöktü. Bense dizlerimin arasına kafamı gömdüm. "Sevgi her yerde yaşayamaz. Kurur gider. Kız kardeşini burada bırakamazsın."

"Dayıcım," dediğinde hüngür hüngür ağlamaya başladım. Korkak, işlevsiz ve zavallı gibiydim. Beni kendine çekti. Ağlamamı söylüyordu ama bu ev ve dayım bana çok uzaktı. Aramızda bir soğukluk vardı.

"Dershaneye devam etmek istiyorum," dediğimde kaskatı kesildiğini anladım. Acaba beni hala oraya alırlar mıydı? Herkesin benden ödü kopuyordu ama Savaş'ın kalabalık yerleri tercih edip kendini açıkça göstermediği bilinirdi ama şimdi eşkâli de belliydi.

"Ama," dediğinde hızla sözünü kestim.

"Annem üniversiteye gitmemi çok istiyordu ve yurt dışında yaşayacak kadar paramız yok. Bu yüzden Savaş'ın gelip beni bulması bekleyecek değilim. Benim bir hayatım olmalı," dediğimde yüzünde bir keder belirdi.

KAÇAKWhere stories live. Discover now