BIÇAK SIRTI

5.4K 602 544
                                    

Ruhum karanlıkta olsa da kusursuz ışıkta yükselecek yıldızları geceden korkmayacak kadar çok sevdim ben.

Sarah Williams ''The Old Astronomer''

Yankı'dan...

''Doğru düzgün cevap vermeye alerjin mi var senin?''

Sofra bezine benzettiğim gömleğini giyen Yankı'dan gözlerimi alamıyordum. Kendinde bir değişiklik yapmıştı ama emin değildim. Kaşlarını mı almıştı? Gözlerimi kısarak kaşlarına baktım, pek fark yok gibiydi.

''Konumuza odaklan,'' diyerek gözlerimin önünde ellerini şaklatarak beni ürküttü.

''Odaklanacak bir şey yok, Yankı. Arkadaş olamayız o kadar.'' Bunu söylerken canım yanıyordu, derin bir Oğuz Atay alıntısı yapmak geliyordu içimden. Tehlikeli Oyunlar'ı defalarca okusam yetmezmiş gibiydi.

''Birdenbire ne oldu?''

Ona attığım mesaja cevap atmak yerine koşarak bizim eve gelen Yankı beni bitkin bir halde yatağımda uzanırken yakalamıştı. İkimizde inada binmiştik ve şu anda bunun kavgasını yapıyorduk. Yankı benim tek arkadaşımdı ama başka bir arkadaş istememe gerek yoktu, çok iyi bir arkadaştı.

''Şu an peşimde tehlikeli, bencil ve sosyopat insanlar var, Yankı. Ölmek mi istiyorsun?''

''Hayır,'' dedi ve ben korkuyla büyüyen gözlerinde neler canlandığını merak ediyordum.

''O zaman git.''

''Gitmek kolay ama sen ne olacaksın?''

''Ateşin başına toplanan hayvanlar gibi etrafıma toplanıyorsunuz. Benim yüzünden biri incinsin istemiyorum,'' dedim ağlamamak için kendimi sıkarken.

''Ama kendin hiç umurunda değil,'' dedi Yankı. İlk defa sesini yükseltirken duyuyordum onu, insanların seslerini yükseltmelerinden hiç hoşlanmazdım. ''Kaçmaya devam et, Yankı. Hiç sorunun üstüne gitme. İnsanları kendinden uzaklaştır ve sonra kurtarılmayı bekle.''

''Kurtarılmayı beklemiyorum,'' diye bağırdım.

''Ölümü beklemek de kurtarılmayı beklemektir.'' Bal rengi gözlerinde öfke görüyordum, bu öfkeyi tanıyordum. Lise de kendini savunamayan sünepe insanlara bende böyle bakardım. Ağzını açsa kendini kurtarabilecek ama susup duruyorlardı. 

''İnsanın başına her an bir şey gelebilir, Yankı. Sen istisna değilsin.''

''Ben seni düşündüğüm için git diyorum aptal!''

''Ben başımın çaresine bakarım, Yankı. Sen sadece kendini düşün.''

''Nasıl bakacaksın?'' Çok bilmiş gibi sorduğum soruya yanıt veremedi. Veremezdi, elinde silah olan birisine karşın nasıl kazanabilirdik bilmiyorduk. ''Ve insanların başına benim başıma gelenler kadar kötü şeyler gelmiyor,'' dedim bir an boş bulunup.

''Gelmiyor mu? Benim kuzenim arkadaşlarına kalmaya gittiğinde evlerine giren bir hırsız tarafından diğer üç arkadaşı öldürülmüştü. Kuzenimin kaldığı odaya girmediklerinden hayatta kalmıştı. Uykusu bir fil kadar ağır olmayıp boğuşma seslerine uyanıp salona gitse onu da öldüreceklerdi. İnsanın başına her şey gelebilir, Yankı.''

Azar yiyen bir çocuk gibi başımı öne düşürüp saçlarımın arasına saklandım. ''Sabah uyandığında... Atlatabildi mi?''

''Arada kabus görüyor ve başka evde uyuyamıyor ama iyi,'' dedi.

''Üzgünüm,'' dedim alt dudağımı sarkıtarak.

''Özür dilenecek ne var? Senin benim kalbimi kırman için omuzunla filan yüklenmen gerek,'' dediğinde gülmemek için kendimi tuttum.

KAÇAKWhere stories live. Discover now