İÇİMİZDEKİ CANAVAR

5K 511 243
                                    

En yükseğe erişmek isterseniz, en aşağıdan başlayın.

S. Pyrus

Lamia'dan...

Kendimi sırtüstü yatağa bıraktığımda elimdeki yüzüğün ağırlığını daha çok hissediyordum. Elimi havaya kaldırıp uzaktan parmağımda nasıl durduğuna baktım. İlk taktığımda ki heyecanı hatırlamamla dudaklarımda bir gülümseme belirdi. O gülümsemeyi de iç sesim yok etti. Bana evlenilecek bir kız olmadığımı söylüyordu. Haksız da sayılmazdı, kızıl Lamia asla aşk insanı olmamıştı. Arzularımın peşinde koşar sıkılınca terk edip giderdim. Şimdi birine bağlanma fikri beni rahatsız etmiyor değildi. Lamia olmak yarını düşünmemek demekti ama parmağmıdaki halka sanki boynumdaymış gibi beni sıkıyordu.

Üstelik kendimi Tunç'a ihanet etmiş gibi hissediyordum. Fiziksel olarak etmemiştim ama Alas'ı gördüğümde hala ona karşı olan duygularım ilk gün ki gibiydi. Sadece şimdi aşkın gözümü kör edip beynimi dışarıda bırakmasına izin vermeyecek kadar büyümüştüm.

Yüzüğümle oynuyor ve nerede hata yaptığımı bulmaya çalışıyordum. Tunç'a evet dediğimde mi hata yapmıştım? Hayır, onu seviyorum. Büyük bir şehvetle değil, arzuyla değil ama onu seviyorum. Ve daha önemlisi onunda beni sevdiğini biliyordum. Hemde her şeyden daha çok...

O zaman hatalı olan neydi? Alas'ı sevmek miydi? Onu sevmek baştan sona bir suçtu. Savaş'a kızdığım tek nokta Alas ile tanışmama sebep olmasıydı. Beni uyarmamış değildi ama duygulara söz işlemiyordu. Kötü olanda bu değil, ne olursa olsun ben Alas'ı sevmeyi sevmiştim. Yine geçmişe dönsek yine Alas'ı sevmek isterdim. Bunu hiç hak etmese de onu sevmek, onunla birlikte olmak isterdim.

''Aşağıda olacağım. Şimdi dinlen.''

Savaş, beni yatağıma getirmiş ve hasta olduğum için iyice azarlamıştı ve yine mafya tipi insanlarla buluşmaya gidecekti. Kendi için tek kurtuluş yolunu bu olarak görmesi beni çok üzüyordu. Onu hayata çekmek, battığı karanlıktan kurtarmak istiyordum lakin Savaş kimsenin kendisine ulaşmasına izin vermiyordu.

''Deneyeceğim. Bana bakmaya geleceksin değil mi?''

Başını olumlu anlamda salladı.

Daha fazlasını istiyordum ama o kelimeleri kullanmayı pek sevmiyordu. Aslında bu hep böyle değildi, onunla ilk karşılaştığımda konuşkan ve sakar bir çocuktu. Her gören diğerlerinden daha farklı olduğunu ve zekasının önünde eğilmek gerektiğini bilirdi ama büyüdükçe daha az konuşur oldu. Eskiden onu gülümserken görmek daha mümkündü ama şimdi sadece bir zafer kazandığında gülüyordu.

Onu kurtarmak istiyordum ama bana kurtarılması gerekenin o olmadığını söylüyordu. Onunla bağımız hiç azalmadı ama onun öncelikleri benimkinin aksine değişti. Eskiden ben hastayken beni bırakıp gitmek gibi bir durum dahi söz konusu olamazdı ama şimdi tek istediği intikam ve kandı. Hayatını çaldıklarını iddia ediyordu. Belkide hayatta kalmak için bir sebebe ihtiyacı vardı ve bunu intikam ateşi ile yapıyordu.

İntikam onu değiştiriyordu. Böyle zamanlarda Savaş kolunu atıp beni kendine doğru çeker ve iyileşmemi beklerdi ama şimdi bırakıp gidiyordu. Onunla olmak sevgili olmaktan farklıydı, kardeş olmaktan farklıydı.

Biz neydik sahi?

İki ruhun birbirini tanımasıydık, biz bütünleşmiş iki bedendik. Biz herkesten farklıydık. Biz birbirimizin aynısıydık. Her zaman ne düşündüğümüzü bilirdik, birbirimizi tanırdık. Birbirimize saygı duyardık, birbirimizi hoş görürdük.

KAÇAKWhere stories live. Discover now