KOPYACI KATİL

7.6K 559 1K
                                    

Ölmeyecek kadar yaralıyım...

Tomris Uyar

Yankı'dan...

Gökyüzünden düşen kar taneleri kadar sessizdim. Düşünüyordum, Savaş uyuyordu. Artçı sarsıntılar, büyük depremi haber veriyordu. Sessizlik vadiyi yutmuştu. Saat yoktu ama tiktakları hissedebiliyordum. Zamanımız doluyordu. Bu durum nabzımı yükseltiyordu ve dolayısıyla ateşimde artıyordu.

Girişken birisi değildim, şu ana kadar. Gerçi buna girişkenlik diyemezdim. İşe başladım ama bir türlü sonunu getiremiyordum. Buradaki birinin herhangi hareketi bile beni rahatsız ediyordu. Fiziksel olarak yetersizdim ve zihinsel olarak kötüleşiyordum. Kafam karışıktı, baş ağrılarım vardı. Uyurgezerlik, daha önce başıma gelmişti, yine gelebilirdi. Doğru bir karar alamayacak kadar kötü durumdaydım.

Bakışlarımı Savaş'a çevirdim. Onun durumu daha iyi hale getirmesi gerekiyordu ama neden böyle olmuştu? Ona bakmak hiç bu kadar karmaşık hissettirmemişti. Sürekli şimdi ne olacak diye sorgulardım ama şimdi alternatif sonları görebiliyordum. Aniden gelişen bir hayatta olmak ve bunu bilerek yaşamak daha kolaydı.

Şimdiki halim, dertlerim, saçlarıma yeni beyazlar ekliyordu. Eğer eve dönebilirsem saçlarımı boyamam gerekecekti.

''Bağırıyorsun, Yalman.''

''Ne?''

Şaşkın bir ifadeyle ne zamandan beri uyanık olduğunu bilmediğim Savaş'a baktım. Saçları darmadağınıktı ve koyu renkli gözbebekleri büyümüştü, bunun anlamını bilmiyordum. Sonunda o da benim gibi yastığına yaslanarak dik oturdu.

''Düşünüyordum,'' dedim mırıltı şeklinde.

''Duyabiliyorum,'' dedi.

''Ağzımı bile açmadım, nasıl duyuyorsun?''

Gülümseyerek burnumdan makas aldığında donakaldım.

''Mimiklerin, başını sallayışın. Kendi kendine kavga bile ettin.''

Mutsuz bir homurtu çıkartmakla yetindim. Gözlerim yine pencereden uzaklara daldı. Onun gibi gülümsemek isterdim ama çok stresliydim. Muhtemelen stresten reglim gecikecekti. Gecikmesi işime geliyordu ama sağlıklı mıydı? Sağlık durumumu sorgulamak pek de mantıklı değildi. Bir zamanlar iyileşmek bile istemiyordum.

''Ne düşünüyorsun?''

''Her şeyi,'' dedim derin bir iç çekerek. Hera geldi aklıma. Acaba kime benzeyecekti. Onu görebilecek miydim? Kollarımda tutmayı çok istiyorum.

''Hera doğunca onu görecek misin?'' Merakla Savaş'a baktım.

''Çocuklardan hoşlanmam,'' dedi tok bir sesle ve gözleri uzaklara daldı. Konuyu bitirmek için yapmıştı ama biraz daha şansımı zorlamak istedim.

''Çocuklar temiz ve saftır. Seni rahatsız etmezler. ''

''Ciyak ciyak ağlarlar. Sinirlerim.'' Sesi iyice soğumuştu, aramızda buzdan duvarlar örmüştü.

''Anladım,'' demekle yetindim.

Uzaklara bakıp aramızdaki gerginliği arttırma seansına girmiştik. Sessizlikten nefret etmeye başlamıştım. Bu yüzden doldurmak için konuşmam gerekiyordu ama ne diyeceğimi bilmiyordum. Aklımdan binlerce soru geçiyordu, hiçbirini soramazdım.

Ya da sorabilir miydim?

Neyi bekliyordum?

Yarın çok geç olabilirdi, daha önce rezil olmanın sınırlarını zorladığım için sorabilirdim.

KAÇAKOnde histórias criam vida. Descubra agora