GEÇİT YOK

4.8K 541 752
                                    

Romeo:

Yarayla alay eder, yaralanmamış olanlar.

(Juliet yukarıda pencereden görülür.)

Ölümün kimilerince büyük bir kurtuluş olarak algılanması durumu artık benim için geçerli değildi. Hayatımın bir köşesinde ölmek istemiş ve basite kaçmış olabilirdim ama şu an ölmek istemiyorum. Yapamadığım o kadar çok şey var ki; üniversiteye gitmek, Hera'nın doğumunu görmek, kendi evime çıkmak, Sıla'nın bir şarkısı gibi kafa nereye ben oraya bir tatile gitmek ve âşık olmak istiyordum. Bir kız grubuyla sıkı fıkı dost olup bahçede gece boyunca sohbet etmek istiyordum. Ergenler gibi kalabalığın içinde yalnız olmak istemiyorum. Ben sadece bir tutam yaşamak ve erişemeyeceğim hayaller için diğer insanlar gibi çabalamak istiyorum.

Ölmeden evvel ölmüş birisiyle tanışmıştım. Gözlerine baktığımda ruhunu göremiyordum, sanki boşluğa bakıyordum. Yinede Savaş'ı ölüme terk edemezdim. Bana yardım etmeyi kabul etmiş birine arkamı dönemezdim. Her ne kadar ruhunu kaybetse de içindeki çocuğu bazen bana gösteriyordu. O çocuğu kurtarmalıydım.

Soğuk kabanımdan içeri sızıp beni yavaşlatsa da duramazdım. Karların içinde ilerlemek çok zordu ve ben çizme giyecek günü bulmuştum. Bir kez daha bağırdım karanlığa ama beni duyan kimse yok gibiydi. Aklı başında kim bu gece dışarı çıkardı ki? En iyisi kaza yapan aracın yanına gitmek ve gelen ekiplerden yardım istemekti. Savaş hapiste olurdu ama yaşardı. Telefonum yanımda olmadığı için sinir krizleri geçiriyordum ama yanımda olsa çekecek durumda olmazdı zaten.

Biçareydim.

Aklıma güzel anılarım geliyordu, Yankı ile dizi izlediğimiz zamanlar, Ahu ile yemek yaptığım zamanlar, Hera'nın kalp atışını duyduğum zamanlar, dayıma sarıldığım zamanlar. Bunlara ne kadar da uzaktım... Ve biliyorum ki o günlere geri dönemeyeceğim. Çıktığım bu yolculuk geri dönülmez bir yoldu, ben bu yolun sonunda artık Yankı olamayacaktım. Kasap ile işim bittiğinde kötü ihtimalle onun benimle işi bittiğinde artık bir ruhum olmayacaktı. Hayallerimin gerçeklik duvarına çarpması gibi bu fikir çarptı bana. Dayanamıyordum, bu fikre dayanamıyordum. Korkağın teki olduğum için Savaş'a sığınmıştım ama o da beni kurban etmekten bahseden bir kaçaktı.

Nefes alamıyordum, soğuk nefesimi kesiyordu. Düşünceler bana mezar kazıyordu, uyuşuyordum ve karanlık bana yol gösteriyordu.

Kar bu şekilde yağmaya devam ederse yollar kapanacaktı, benim için tüm yollar kapanacaktı. Koşmak için kendimi zorladım ama kas kütlesi sıfıra yakın olan ben karları aşamıyordum. Hiçbir şey duyamıyordum, gece hayvanları bile seyrime dönmüş film izler gibi beni izliyorlardı. Sonunda araba yoluna ulaştım ama o kadar buzluydu ki dengede durmak imkansızdı. Her an soğuktan ölmüş birisiyle karşılaşabilirdim ya da o ben olabilirdim. Yüzümü, parmaklarımı, ayak parmaklarımı hissetmeyeli çok olmuştu. Derin bir uyku bastırıyordu sadece ama araba yolundaydım. Durmamalıydım.

Dengemi sağlamak için minik minik ilerlemeye çabalıyordum ve birden yolun aydınlanmasıyla kolumu gözüme siper ettim. Dengem şaşınca da kendimi popo üstü yerde buldum. Karanlığa balta gibi inen bu ışığın kaynağının ne olduğunu anlamak için gözlerimi kısarak karşıya baktım. Bir araba vardı, nasıl olur da motor sesini duymazdım ki? Kulaklarıma bir şey mi olmuştu?

Bana doğru gelen adamın siluetini görüyordum ama ayak seslerini duyamıyordum, gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ama görüşüm netleşmedi. Aksine kaçmadan yığıldığımı hissettim. Uyandığımda ise bir arabadaydım. Duyabiliyordum! Motor sesini duyabiliyordum, konuşan adamları duyabiliyordum. Parmak uçlarım üzerimdeki battaniyeyi hissedebiliyordu. Savaş!

KAÇAKWhere stories live. Discover now