İYİ, KÖTÜ ve ÇİRKİN

6.3K 584 919
                                    

Hayat bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirdiğiniz süre düşmezsiniz.

Cloude Peppeer 

Çok yakında görüşeceğiz, demişti Savaş. 

Ben daha neler olup bittiğini anlayamadan Savaş kafe kısmından çıkıp gitmişti. Bense öylece ayakta kalakalmıştım. Bir şeylerin olması gerekiyordu olamıyormuş gibi hissediyordum. Şaşkınlıktan yerimden kıpırdayamazken içeri giren polis memuruyla irkildim. Kendime gelmem kademeli bir şekilde oluyordu. Çok satanlar kısmından rastgele bir kitap aldım ve kasaya gittim. Yüzümün kireç kadar bembeyaz olmamasını diliyordum.

Kitabı çantama atıp polis memuruna bakmadan evin yolunu tuttum. Sadece duş almak ve uyumak istiyordum. İnsanlar bozguna uğradığında ne yapardı? Bomboş etrafa bakar, ağlar ve yemekten kesilirdi. Akıtacak gözyaşım kalmamıştı ama diğer tüm belirtileri gösteriyordum. Başımı otobüsün soğuk camına dayamıştım ve kendime gelmeye çabalıyordum. Savaş hayatıma her girdiğinde böyle olamazdım.

Dikkatimi dağıtacak, zihnimdeki sesleri bastıracak bir şey aradım ve en uygunu tam arkamda dikilen gençlerdi. Gençlerin konuşmaları saçma olduğu kadar dikkat çekici olurdu.

''Bu gece ne yapıyorsun?''

Kimin kimle konuştuğunu anlayamıyordum ama dinledikçe bu üç kişinin seslerini ayırt edebilecektim.

''Evdeyim ya, bizimkilerle tombala filan oynarız,'' dediğinde kaşlarımı çattım. Bu gece yeni yıla girecektik. Gözlerimi yumdum ve ağlama hissinin geçmesini bekledim. Gençler hala aralarında konuşuyorlardı. 2015, benim için on yıl kadar uzun sürse de hala yeni yıla alışkın değildim. Yeni yıldan bir şeyler beklemeye korkuyordum. Yeni yılımın 2015 yılından daha kötü geçmesinden korkuyordum.

Gençlerden biri sabaha kadar içeceğinden bahsediyor, diğeri ise kız arkadaşı ile geçireceğini söylüyordu. Ben ne yapacaktım? Dayımlar ne yapacaktı? Yankı ne yapacaktı? Hepsinin benden daha çok eğleneceği kesindi.

İki kat bozulmuş keyfimle yine insanlara kulaklarımı tıkadım, onların heyecanı eve gitmemi sabırsızlaştırmama sebep oluyordu. Onların mutluluğu bir an önce yorganımın altında uyuma hevesimi arttırıyordu. Sonunda varacağım noktaya geldim ve eve doğru bitmek tükenmek bilmeyen bir yol yürüdüm.

Eve girip kimseye görünmeden odama çıkmak istiyordum ama Ahu'yu bebek odasını temizlerken görünce duraksayıp yeni alınan eşyalara bakmadan geçemedim. Beyaz, yeni nesil bir beşik vardı. Yeni alınan eşyalara dokunmayı huy edinmiştim bu yüzden beşiği biraz salladım. Burada yatacak bir bebek düşünemiyordum bile.

''Ona bir isim düşünmelisiniz,'' dedim.

Viledayla yerleri silen Ahu'ya baktım. Dudaklarını birbirine bastırdı, ve elindekileri bırakıp yanıma geldi. ''Aslında ona bir isim düşündük,'' dediğinde neden bu kadar gerildiğini anlamaya çalıştım.

''Defne olsun istiyoruz,'' dediğinde kalbimde bir ısınmayla birlikte iğnenin batmasını hissettim. Bu çok anlamlıydı ama ona asla Defne diyemezdim. Her söyleyişimde annemi hatırladım ve bitmek bilmeyen bir azap olurdu bu benim için.

''Bu çok hoş,'' dedim çatallaşmış sesimle.

''Senin bir önerin var mı?''

Neden bana soruyorsun ki diye çıkışacaktım ama Ahu'nun hiç arkadaşı olmadığı aklıma geldi. Başka kime sorabilirdi ki? Onun için kısa bir süreliğine üzüldüm ama şimdi kalabalık bir ailesi vardı ve muhtemelen bu gece için dayım ona güzel bir sürpriz yapacaktı.

KAÇAKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt