ATEŞ ve BUZ

7.3K 524 1K
                                    

Bir insanın gerçek yüzünü, seninle ilgili tüm menfaati bittiğinde görürsün.

Robin Sharma

Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız çünkü bizi tanıdıklarını zannederiz. Ne hakkında nasıl düşündüğümüzü bileceklerini, hakkımızdaki önemli detayları hatırlayacaklarını sanarız. Hayal kırıklıklarımız burada başlar. Fark etmeden yakar canımızı sevdiklerimiz, ağzımızı açıp tek kelime söyleyemeyiz. Gözlerimizden anlamalarını bekleriz ama bir çift boş gözle karşılaşırız.

Bazen en yakınlarımız acıtır kalbimizi, sessizce izleriz. Belkide bitmesini bekleriz.Kimisi bilerek acıtır, kimisi fark etmeden. En sevdiklerimizin kurbanı oluruz hep. Duygularımıza yenilir kardeş kardeşi kırarız. Pişmanlıklarımızı saklar, kalbimizin katılaşmasına aldırış etmeden renksiz bir hayatı yaşayamayı göze alırız.

Bazen kendi duygularımızdan şüphe ederiz, duygularımız başkalarının katilidir çünkü. Tatlı esen rüzgar gibiyiz; kuvvetliyiz, zarar vericiyiz ama tatlı dilimiz ile usta bir dolandırıcıyız. Gözlerimizde saklarız hançerlerimizi, bazen bir gözyaşıdır bazen masum bir ışıltı. Ağzımın içinde kıvranır durur kelimeler, olmadık zamanlarda zelzeleler yaratırız. Konuşmamız gereken yerlerde susarız ve kalbimizin ne kadar acı çektiğini görürüz.

Ve zamanla acıyı severiz.

Yıldızlar bütün insanlarındır derler ama her insan aynı anlamı ifade etmezler. Yolculara yol gösteren yıldızlar, züppeler için parıltıdan ibaret, bilim severlere bir gerçek ve benim gibiler içinse umuttur. Ne zalim bir kavramdır umut. Olmayacakları vaat eder, kandırır durur insanları. Beklentiye sokar insanları, acaba dedirtir. Acaba olur mu? Sevmek kadar zalimdir, sevmekten daha kötüdür.

İçim acıyor, kimse bunun farkında değil. Süzülen kanlar olsaydı bu kocaman evi deler geçerdi. Bir gözyaşı olsaydı ıslanmayan kağıt kalmazdı. Bazen kollarımı açsam rüzgara karşı uçabilecek gibi geliyor ama çevremdekiler bunu göremiyor. Kollarımı her açtığımda ölüme bir adım daha yaklaştığımı fısıldıyorlar. Fısıltılar bu kadar tehlikeli olabilir miydi?

Bırakın insanlar nasıl mutluysa öyle kalsınlar, gereksiz düşünceleri sadece can yakıyor. Kendilerine sorulmayan konularda ne kadar çok fikirleri var. Dönüp aynaya bakmazken insanları yargılamak onlar için çok kolay. Ağzınız var diye konuşmak zorunda mısınız? Kulaklarınız var diye sizi alakadar etmeyen konuları dinlemek zorunda mısınız? Gözleriniz var diye insanları gözetlemek zorunda mısınız?

Bu lanet şehirden defolup gitmek istiyorum. Şehir yetmez, bu dünyadan defolup gitmek istiyorum. Bu hayatın şanslı kişi ben değilmişim bu yüzden daha fazla acıya maruz kalmadan gitmek istiyorum. Söyleyeceklerimi söyleyip gitmek istiyorum. Veda etmeden kızar gibi gitmek istiyorum. İntihar geride kalanları cezalandırma biçimiymiş,geride kimsem kalmadı.

Kaybolup gitsem fırtınada kendimi ıssız bir adada bulsam. Kimse beni tanımasa, dilimi bilmese beraber yaşayıp gitsek. Deniz ayakucumda olsa, güneş tenimi yaksa, rüzgar yanaklarımı okşa. Huzuru tadabilsem, yarın başıma ne gelecek diye düşünmeden kafamı yastığa koyup uyuyabilsem. Hiç yaralanmadan, üzülmeden içten bir gülümsemeyle gökyüzünü seyretsem, bulutları şekillere benzetip tembelce hamakta uzansam gelecek kaygım olmadan yaşayabilsem.

Bunlar hep umut, bunlar hep iç çekiş.

Ateşler içinde yanıyorum, kimse duymuyor kimse görmüyor. Saçlarımın okşanmasına ihtiyacım var, sarılmaya ihtiyacım var ama kimseyi yanıma yaklaştırmıyorum. Kaşlarımı çatıp kabuğuma çekiliyorum. Derdim yokmuş gibi kendime biraz daha dert ediniyorum. Yangınımı söndürmek istiyorum ama buzlar bana yasak, yaklaşacak olsam eriyip gidiyorlar.

KAÇAKWhere stories live. Discover now