GALİP

5K 482 640
                                    

Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.

Mevlana

"Oraya gittiğinde aklından ne geçiyordu?"

Dayımın kızacağını biliyordum fakat deliye dönmüştü. Kahverengi gözlerini bu kadar açabildiğini bilmiyordum. Ahu kenara sinmişti. Dayımda ki aynı sorgulayan bakışlar ondada vardı. Lakin biraz daha fazlasına sahipti. Özgür için korkuyordu, bebeği için korkuyordu.

Ağzımı açtım, tekrar kapadım. Bir şeyler hissetmemi istemiyordu kendime gelmemi istiyordu dayım.

"Bana bak Yankı!"

Oda turlamaya başlayınca Savaş'ın da aynı şeyleri yaptığını fark ettim. Birbirlerine bu kadar benzemeleri beni geriyordu. Kendimden emin bir şekilde dönüp dayıma bakmak isterdim ama Savaş'ın sözleri hala aklımdaydı. Onu hala nasıl tanımıyor olabilirdim ki? Her şey yalandı. Onunla yaşadığım her gün yalandı.

"Ne dedi sana?"

"Bunu zaten biliyorsun," dedim. Üstüme gelmemek konusunda bugüne kadar oldukça iyi bir iş çıkarmıştı ama şimdi onun sabrını zorlamıştım.

"Senin ağzından duymam gerek!"

Cevap vermedim. Bu onu daha da sinirlendirdi.

"Anlat bana. Her şeyi anlat! Seni dağ evine götürdü, sonra nereye? Sana bir şey yaptı mı? Kimlerle görüştü? Bana anlat," dedi. Son kelimeler yorgunlukla ağzından çıkmıştı. Tüm bunlar onun kafasında dönüp duruyordu.

"Belki de bu konuşmayı sonra yapmalısın," diyerek Ahu araya girdi ama dayım elini susması için havaya kaldırdı ve bana bakmaya devam etti. Bu sırada tekli koltuğu sıkıca tutuyordu. 

"Onu görmeye gittim çünkü hayatıma devam ettiğimi bilmesini istedim. Amacına ulaşamadığını, hayatta kaldığımı ve onun layığını bulduğunu bilmesini istedim!"

Gözyaşlarım yanaklarımdan akınca hemen onları sildim. Ağlamak yok! Eski Yankı artık yok! Dayımın yüzünden hiçbir değişiklik yoktu. Hala sorularının cevabını alamamıştı ve bende ona verememiştim. Ona birini öldürdüğümü nasıl söylerdim? Birilerine söyleyebileceğimden bile emin değildim.

Koşarak odama gittim ve istemeden kapıyı çarptım. Ahu'nun dayımı sakinleştirmeye çabaladığını biliyordum ama Savaş'ın kendi ayaklarınla bana geleceksin demesi kanımı donduruyordu.

"Onu öldürdüğümü düşünce kendimi daha iyi hissediyorum," diyen dayımı duyunca Savaş'tan bahsettiğini anladım. Savaş'ın karşısında bir şansı olur muydu? Ne de olsa birbirlerine çok benziyorlardı ama Savaş soğukkanlıydı. Dayım ise hemen parlıyordu. Duygularını ikinci plana atamıyordu.

Ahu sessiz kalmıştı. Kardeşini öldürmek isteyen bebeğinin babasıydı. Kardeşine dair içinde en ufak sevgi kırıntısı var mıydı? Savaş ile karşılaşsa ne olurdu? Savaş onu istiyordu. Değiş tokuş istiyordu, Ahu ile dayımın birlikteliğinden nefret ediyordu. Savaş'ın hala Ahu'ya değer verdiği kesindi.

"Neden! Neden hala o piç kurusunun oyununda gibi hissediyorum. Hala beni parmağında oynatıyormuş gibi."

"Biraz dinlen Özgür, daha iyi düşünürsün. Acele etme, Savaş'ın en büyük özelliği sabrıdır. Bir amaç uğruna yıllarca sabredebilir. Sense saman alevi gibisin," dediğinde Ahu'nun beklediğimden daha zeki olduğunu anladım. En azından Savaş gibi düşünebiliyordu.

Uzun zamandır beni rahatsız eden hissi dayım açıklığa kavuşturmuştu. Hala Savaş'ın oyununda gibi hissediyordum. Kafamı iki yana salladım. Beni manipüle etmesine izin veremezdim.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin