☼BÖLÜM 1☼

47.7K 835 110
                                    

*****

Şimdi seni ne kadar çok sevdiğimi, ya da ne kadar çok özlediğimi falan anlatmayacağım. Ben satırlarımı, olmayan varlığıyla canlandıran adamı yazacağım.

Sen yoksun ve gelmeyeceksin de biliyorum. Ama seni yazmak o kadar güzel ki, senden geçemediğim gibi bundan da geçemiyorum. Beni şair eden adama sesleniyorum, beni yalnız bırakan ama yalnız bıraktığı kadarda çok seven adama sesleniyorum. Sen bu satırları hiçbir zaman okumayacaksın, yada okuyamayacaksın. Ama ben seni, bıkmadan usanmadan yazacağım.

Belki bir çok kişi seni, yada seni değil de sana olan aşkımı kıskanacak. Hani vardır ya, şiir yazılan kadınlar veya adamlar. Yada kitaplarda anlatılan, canından bile çok sevilen insanlar. Kıskanmamak elde değildir belki de. Hatta o kadar çok sevilirler ki, kitapta ki baş karakterlere bile uyuz olabilirsin. Gerçek olmadığını bildiğin halde büyüsüne kapılırsın.

'Beni de böyle seven biri olur mu acaba?'

Bazıları ise, çok sevilmenin şımarıklığıyla kendileri olmaktan çıkar. Oysa sevilmeye değer o kadar çok insan varken. İnsanlar genelde iyileri değil, kötüleri isterler zaten. Kim daha çok canını yakmışsa, kim daha çok onurunu yada gururunu ayaklarının altına aldırmışsa. Kendileri için, onur ve gururunu hiçe sayanları istemezler.

Zaten insanlar nankör değil midir?

Şimdi düşünüyorum da, sende bende fazla nankörmüşüz. Birbirimizi bu kadar çok sevmişken, birbirimize hep hasret kalmışız. Ama son noktayı sen koydun. En büyük acıları sen yaşattın, verdiğin sözleri tutamadın.

Kızmıyorum diyemem. Doya doya sarılamamışken sana, söyle nasıl kızmam? Doya doya öpememişken, tenini tenimde hiç hissedememişken söyle nasıl kızmam sana? Söz vermiştin. Hadi ama, zaten hep yaptığın şeydi bu. Sanırım bugün şikayet günümdeyim.

Sinemaya gidecektik, konserlere, tiyatroya ve birçok yere. Normal insanlar gibi. Buradan çıkacağımızı söylediğinde bile, bunun doğruluk oranı yokken inanmıştım yada inanmak istemiştim bilemiyorum. Her zaman ki gibi, sadece sana inanmak istemişti kalbim.

Nede güzel seviyorum seni. Varlığınla yokluğunla...

Şimdi şu kapıdan içeri girsen, hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp kollarını bedenime sarsan yada, 'Yeter bu kadar ayrılık, bak kavuştuk sonunda' deyip, o sıcak nefesini dudaklarımda hissetmemi sağlasan ama hissetsem yani, o gün ki soğukluğunu hissedemediğim nefesini hissetsem. Ne de güzel olurdu.

Aklım yetiyor, çünkü hala seni çok seviyorum. Aklım yetmiyor, çünkü hala seni çok seviyorum. Fark etmiyor. O tek bir harf, bende ki seni hiç bir zaman bitiremiyor.

'Yeter artık Azra, bak hayat devam ediyor. O gitti geri gelmeyecek. Bunu bildiğin halde, neden o diye direniyorsun?' diyenler olmuyor değil. Hadi ama, onlar senin kalbine hiç bir zaman dokunmadı. Eğer dokunsalardı böyle konuşamazlardı.

Senin ismini söylediklerinde, ellerini kalbimin üzerine koymaları yeterliydi aslında. İsminin geçtiği her cümle, ritmimi değiştirmene yetiyor. Sakın korkma, ben seni hiç bir zaman unutmayacağım. Bu mümkün değil ki zaten.

Sen yoksan eski Azra'nın ne anlamı var?

Sen olmadığın sürece, bende hep böyle kalacağım. Kötü, duygusuz ve kalp kıran bir Azra. Çünkü dünya böyle dönüyor. İyi olanların ezildiği, sevilmediği bir dünya. Dış görünüşle yargılanan insanların, hiç sevilmeyeceklerini düşünüp, kendilerinden nefret etmesini sağlayan bir dünya. Aslında insanlar, fazla acımasız. İnsanların yere göğe sığdıramadıkları egoları, hep küçük insanlarda etkili.

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now