"Takım Lideri?"

102 6 0
                                    

Sabrımın son demlerindeydim.

İkinci kez gözlerimi revirde açtığım günden sonra gökyüzü üç kere kararmış ve üç kere aydınlanmıştı. Ben ise sadece karşımda bana göre basit kalan kadın ile antrenman yapıyordum. Burada olmamalıydım. Adem'i çoktan yakalamış olmalıydım.

Son sabır tanemle sağa kaçındığımda, "Yeter." diye mırıldandım. Üç gündür Cansu benimle ilgilenip antrenman yaptırmıştı ama bugün başka bir kadın vardı karşımda. Durdu ve sebebini sorgularcasına yüzüme baktı. "Bu kadar yeter." Başka bir şey söylemeden ellerimdeki bantları söktüm ve yere attım. Salondan sinirle ayrıldığımda kafayı yemek üzereydim. Erkin denen herif beni sadece oyalıyordu!

Asansöre ilerledim ve beyaz tişörtümü terlemiş bedenimi serinletsin diye salladım. Uyandıktan sonra odama götürülmüştüm ve gittiğimde ilk yaptığım şey kıyafetlerimi yıkamak ve kuruduktan sonra giyinmek olmuştu. Asla onların berbat kıyafetlerini giyinmeyecektim. Onlardan olmayacaktım. Ki istesem de olamazdım. Öğrencilerle karşılaşmasam bile beni gördükleri her yerde yargılayan gözleri tenimi dişliyordu. Yaptığım şeyi biliyorlardı.

Asansörün kapısı açıldığında eksi sekizinci kata tıkladım. Cansu en alt katta yöneticilerin ve eğitmenlerin kaldığını söylemişti. Asansörün kapıları kapandı ve hareket etmeye başladı.

Tan'ı bayıldığım günden beri bir daha hiç görmemiştim. Merkezde olup olmadığını dahi bilmiyordum ama umurumda sayılmazdı. Sadece işimi halletmek istiyordum. O olsun ya da olmasın, fark etmiyordu. Ayrıca bana taktığı lakaptan sonra onunla bir daha konuşmayacaktım. İntikamını almasına izin vermiştim ve bitmişti.

Aklıma gelince karnımdaki çürük sızladı. Tekmesinden dolayı karnım çürümüştü. Sırt üstü düştüğüm için kalçamın üstü ağrımıştı ama Sanem'in verdiği kremler ağrıyı bastırıyordu. Öğrenmiştim ki Tan'ın tavrı bana özel değil birbirine zarar veren tüm öğrencilere karşı aynıydı. Ama ben zaten yaptıklarından değil dudaklarından dökülen keskin kelimelerle zarar görmüştüm.

Yoksa iki hırpalandım diye ağlayacak değildim.

Asansörün içinde bir ses yankılandığında sıçrayarak kendime geldim. Kapılar iki yana açıldığında derin bir nefes aldım ve iç karartan koridora bir adım attım. Erkin'in odasının nerede olduğunu bilmediğim için sağ koridora ilerledim ama son bir kapı kalana kadar tanıdık birinin odasını göremedim. Son kapının yanındaki isimlikte yazan ismi görünce durdum.

Tan Sonalp.

Kafamın içi adını berbat bir insan, sinir bozan bir kişilik diye tercüme ettiğinde yüzümü buruşturdum ve geldiğim yolu geri gittim. Sol koridorda şansımı denedim. Bu koridorun sonuna geldiğimde adını gördüğüme ilk ve son kez bu kadar sevindim. Adap kurallarını bir kenara bıraktım ve tüm sinirimi dilimin ucuna topladım. Kapının kulpuna bastırıp içeriye girdiğimde karşılaşacağım kişiye kendimi hazırlamıştım ama onun dışında kimseyi görmek istemeyen tarafım göz göze geldiğim an gözlerimi çıkartmak istedi.

Ona bakınca tek bir şeyi hatırlıyordum.

Katilin kızı.

Gözlerine bakarak tiksintimi yüzüme vurdum ve sonrasında bakışlarımı Erkin'e çevirdim. "Nefes, burada ne işin var?"

Kapının kulpunu bırakıp birkaç adım odaya girdim. "Duymuyor musun?"

Kaşlarını anlamadığını belirtircesine kaldırırken Tan'ın oturduğu koltuğun önünden geçtim ve çalışma masasına yaklaştım. "Neyi?"

İki elimi de hızla masaya vurdum ve bağırdım. "Sabrımın tükendiğini!" Adının yazdığı kartlığı aldım ve masaya sertçe vurdum. "Beni oyalamayı bırak artık!" Gözlerinde beliren korkunun tomurcukları daha çok cesaretlendirirken masaya bir kere daha vurdum. "Sıkıldım! Okulundan da berbat antrenörlerinden de kurallarından da bıktım! Bir şeyler öğrenmemi istiyorsan önce benim istediğimi yapacaksın."

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now