"Mezarlık."

876 35 25
                                    


Kül yangından korkmaz derler.

Hayır.

Kül, yangından deli gibi korkar. Çünkü bir kere tutuşmuştur. Ateşi iliklerine kadar hissetmiştir. Hayatına veda ettiği son dakikalarda bile bir daha tutuşmaktan korkar. Çünkü öyle yanmıştır ki canı...

Acısını gördüm.

Gözlerinden bir doğal afete kapılıp oradan oraya savrulan öfkesini gördüm. Bir gözlerindeydi öfkesi, bir silahı sıkan parmaklarında. Ama en çok cam parçaları taşıyan bakışlarındaydı. Değdiği yeri hiç düşünmeden kesen bir bakıştı. İçim, kalbim cam kırıklarıyla kesildi.

Serkan'ın beni arkasında tutmak için ellerini koyduğu kollarım, cam kırıklarıyla kesildi. Tüm derim ince ince kanadı ona bakarken. Kelimelerin bittiği noktada olduğunu biliyordum. Çünkü bende öyleydim.

Nasıl öğrenmişti burada olduğumu? Beni nasıl bulmuştu?

Şimdi onu sevmediğimi düşünecekti. Onu bıraktığımı düşünecekti. Hatta düşünüyor olabilirdi. Ama biliyordum ki vicdanı beni bu adamın eline asla bırakmazdı.

Serkan Can'a doğru döndü ancak elleri hala arkasına kalan bedenimdeydi. Silah patladığı an arkasına çekip üzerime kapanmıştı. Diyordum ya o bana zarar gelsin istemiyordu. O bana kendi zarar vermeyi seviyordu.

Midem bulandı bu düşünceden. Ve bunu bile bile git diyen kuzenimden midem bulandı.

"Çek ellerini." diye sakince tekrar etti tüm dikkati onun üzerindeyken. Bakışlarımı korkarak Serkan'a çevirdim. Şu an işler sarpa sarabilirdi. Serkan'ın buraya nasıl geldiğini, neye hazırlanarak geldiğini bilmiyordum. Etrafta adamları olabilirdi. Onun da bir silahı olabilirdi. En kötüsü de aklındaki şeytan uyanmış olabilirdi.

Ve dudağının kenarında oluşan sırıtış şeytanının gerinerek yerinden kalktığını kanıtladı.

"Can..." dedi ve sırıtmaya devam etti. Güya beni koruyan kolları tamamen şekil değiştirdi ve bileğimi sıkıca kavradığında tehditkâr bir tutum sergiledi. "...bu kadar kolay mı olacak sanıyorsun?"

Can sinirle birkaç adım attığında bakışları bana kaydı. Kafamı hızla iki yana salladım. Yaklaşmasını istemiyordum. Ama benim aksime namluyu Serkan'ın alnına yaslayacak kadar yaklaştı.

"Evet." dedi hiç duraksamadan. Silahı kendinden daha emin tutmaya başladığında bu sefer korkum kendim için değildi. Onun adına o kadar çok korktum ki... O silahı asla ateşlememeliydi. O tetiğe basarsa alacağı tek hayat değil iki hayat vardı. Kendi hayatını da onunkisiyle beraber yok edecekti.

Ani bir karar ile elimi Serkan'ın parmaklarının birleştiği kısma doğru hızlıca çektim ve elinden kurtulduğum an Can'ın elindeki silahı alıp sırtımı ona yasladım.

Ve bu sefer ben, namlunun ucunu Serkan'a doğrulttum.

Bana eskiyi hatırlatan bakışları büyük bir memnuniyet ile gözlerime baktı. Silahı neden aldığımı çok iyi biliyordu. Onu vurmayacağımı biliyordu. Bu yüzden sırıtışı biraz daha büyüdü. Ve eğer gözlerim beni yanıltmıyorsa bakışlarındaki gururu okudum. Sonrasında dudakları aralandı.

"Her geçen gün onlar için daha lezzetli bir yem oluyorsun." Kaşlarım istemsizce çatılırken birkaç saniye sonra neyden bahsettiğini anladım. Ve anladığım an bakışlarıma yansımış olmalı ki bakışları tehdit saçmaya başladı.

"Eğer ki onlara katılırsan Nefes seni yüzde bir suçsuz gören o tarafımı yok edeceğim." Bakışları kısıldı ve sesini alçalttı. "Eğer katil olmayı seçersen katilin olacağım." Soğukkanlılığımı korumak için elimden ne geliyorsa yaptım. Ne yüzümden ne de gözlerimden bir şey okuyamadığında sırıtışı dudaklarını tekrar kapladı. Bir bana, bir arkamda duran Can'a bir de alnına doğrulttuğum silaha baktı.

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now