"Yalan Çıkmazı..."

99 3 0
                                    

Hayata başladığım noktadan metrelerce uzakta ama bir o kadar da yakındım.

Mert’e karşı duyduğum öfke ile çıktığım yolda, onu affetmiş babam için savaşırken bulmuştum kendimi. Ama şu an…

“Sen ne dediğinin farkında mısın?” Tan’a hiç bu kadar güvenmemek istememiştim. Yalan söylemiş olmasını istedim. Ucuz bir oyun olmasını diledim. Ama siyah gözleri bir saniye bile çekilmedi göz bebeklerimden.

“Doğruyu söylüyorum Nefes.”

Kolumda duran elini ittirdim ve kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Gözyaşlarımı sertçe silerken mırıldandım. “Yalan söylüyorsun.”

Ayağa kalktı ve tam karşımda dikildi. “Yalan söylemiyorum.”

Avazım çıktığı kadar bağırmak isterken sesim gittikçe küçüldü. “Hayır, yalan söylüyorsun.”

Omuzlarımdan tuttu ve kafasını kafamın hizasına getirdi. “Hayatın boyunca sana karşı kimsenin dürüst olmadığı kadar dürüstüm şu an.” Kararlı bakışları, duruşu, gözlerini kaçırmayışı bile doğruları söylüyordu bana.

“Şu an…” Nefes alamadığımı hissettim. Gri duvarlar arasında köşeye sıkışmışım gibiydi. “Şu an dürüst olmana ihtiyacım yok.” Tişörtünü sıkıca tuttum. “Lütfen yalan söyledim de.” Cevap vermediğinde tişörtünü salladım. “Hadi, söyle. Sadece canını yakmak istedim, öyle bir şey yok. Beni yakaladın de. Lütfen. Lütfen.”

“Nefes…”

“Kaldıramam.”

“Sakin-“

“Bunu kaldıramam. Yapma.” Bakışlarında gezinen duygunun merhamet mi acıma mı olduğuna bile karar veremedim. İnsanları tanıyamıyordum ki artık. Gözlerime bakıp oynadıkları oyunları, çevirdikleri yalanları yakalayamıyordum.

“Doğruları söylediğim için özür dilerim.” Tişörtünü bırakıp kollarından çıktım ve öfkeyle göğsüne vurdum.

“Yalancı.”

“Sana tek dürüst davranan benim.”

Volkan kaynıyordu kalbimin bir köşesinde. Ailemin hatıraları teker teker kana bulanırken içimde doğal afetler yaşanıyordu. Nasıl dışa vuracağımı bilemedim. Vurmalı mıydım onu bile kestiremedim. Ellerim deli gibi titredi. Onu görmezden geldim ama dizlerim de titremeye başlayınca susamadım. Bu sefer avazım çıktığı kadar bağırdım. “Yalancısın sen! Böyle bir şey olsa Mert nasıl yakınımda durabilirdi?”

“Emin ol bunu bende defalarca sordum. Senin Su olduğunu öğrendikten sonra nasıl yanında durabildi? Ve en önemlisi Yağız ve Can bunu kendilerine nasıl yedirdiler?”

Kaşlarımı çattım duyduğum isimlerle. Duyduğum isimlerle kulaklarım yanlış duymuş olsun istedim. Anlama kapasitem sıfırlansın ve etrafta aptal aptal gezeyim istedim. Tam olarak onların beni koymayı layık gördükleri yere. Aptallığa.

“Tek onlar da değil.”

“Başka…” Boğazıma oturan yumru nefesimi kestiğinde acıyla yutkundum. Yapılana ihanet mi denirdi? İhanet basit kalmaz mıydı? Ben onun ailesine zarar vermemiş aksine korumaya çalışmışken suçlu oluyordum da o ailemin katillerini saklayınca masum mu oluyordu?

Can… Beni severken vicdanını nasıl susturmuştu?

“Başka kim var?” dedim gözyaşlarım inci gibi parlarken. Kopan felaketler, içimi darmaduman ediyordu. Rüzgâr her geçtiği yeri talan ediyor, yağmurum beni boğuyordu.

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now