"Avucumda Açan Çiçekler..."

98 3 4
                                    


"Saat 20.00'da attığım adrese gelir misin? Sadece kendi hatırın için."

Mert'ten gelen mesajı bir süre boş gözlerle izledim. Adem'in ölümünün üzerinden 2 gün geçmişti. Duygularımı bastırmayı ve silah kullanmayı bir miktar öğrenmiştim. Bıçağı daha rahat kullanabilmek için de dersler almıştım. Aralarından en zoru duygularımı bastırmaya çalışmaktı. Geceleri döktüğüm gözyaşlarının haddi hesabı yoktu ve ne kadar Melez sorduğunda ağlamadım desem de şişen gözlerim beni ele vermeye devam etmişti. Bir tarafım Can'ın kapımda yatıp kalkıp özür dilemesini, kendisini affettirmesini istiyordu. Diğer tarafım bir daha asla yüzünü görmek istemiyordu. Affetmek istemekle nefret etmek arasında gidip gelen bedenim gittikçe yoruluyordu. Dalgınlıktan defalarca antrenman kaçırmıştım. Hissizliğim dudaklarıma bulaşmış gibi bir iki kelime anca konuşuyordum. Halim, hevesim, nefesim kalmamıştı artık.

Beklenmedik yerden gelen darbenin etkileriydi bunlar. Yoksa asla bu kadar düşmezdim.

Yalancı.

"Kapa çeneni mal kafa."

"Kimle konuşuyorsun sen?" Melez'in sesi ile yerimden sıçrarken diğer elimdeki su şişesi yere düştü. Yuvarlanıp oturduğum yerin altına kaçtı.

"Korkutmak istememiştim kusura bakma." Yanıma gelip oturdu. Sorusunu cevapsız bırakmaya devam ettim çünkü kafamın içi ile konuşuyorum desem garip kaçardı.

"Antrenmanın bitti mi?"

"Evet." Kolu beklediğimizden daha hızlı iyileştiği için beni çalıştırıp riske girmesini istemediğimden Şahin ile antrenman yapıyorduk. Tabi bu iyileşme sürecinde Sanem'in saat başı pansuman diye darlamasının oldukça katkısı vardı. Omzunda takılı olan askılığı gördüm. "Sanem'in yanından mı geliyorsun?"

Bıkmışçasına konuştu. "Ne zaman rahat bırakıyor ki?"

Hafifçe gülümsedim. "İşini yaptığı için ona kızamazsın."

"Ancak sana kızabilirim."

Kaşlarımı çattım. "Yine ne yapmış olabilirim?"

"O krizden sonra verdiğin testlerin değerlendirmesi için hiç revire gitmemişsin."

Koca bir of koptu dudaklarımdan. "Bu kadar şey arasında aklımda kaldı mı sence?"

"Evet sanırım küçük bir kız gibi ağlamaktan zaman bulamadın." Gözlerimi devirerek bakışlarımı çektiğimde kahkaha attı. Saçlarımı karıştırırken mırıldandı. "Tamam tamam kızma."

Telefonumu elimde çevirmeye başladım. "Kızmadım."

Spor salonunun bankında otururken bana doğru kaydı ve kafasını eğerek oldukça ciddi ifadesi ile yüzümü inceledi. "Neyin var o zaman?"

Endişeli çıkan sesi gülümseme ihtiyacı doğursa da pas vermedim. "Düşünüyorum."

"Ne düşünüyorsun?" Telefonumun uzun zamandır karanlığa bürünmüş ekranını açtım ve Mert'in attığı mesajı açıp gösterdim. Hafif geri çekilerek mesajı okudu ve kaşları hayretle havaya kalktı. "Gidecek misin?" Telefonu geri çektim ve ekranını kapatıp elimde çevirmeye devam ettim. "Tam olarak bunu düşünüyorum." Eğilmekten vazgeçti ve yanımda durup sırtını duvara yasladı. Çok kısa bir sessizlikten sonra mırıldandı. "Bence git."

Omuzlarımı silktim. "Neden gideyim ki?"

"Kimse kimseyi durduk yere çağırmaz. Mutlaka söyleyeceği bir şey vardır."

Pes ederek çaresizce mırıldandım. "Senin bana gitme demen gerekiyordu."

"Ancak git diyorum. Mesajda yazdığı gibi. Kimse için değil, kendin için." Kafamı ona doğru çevirdiğimde bir an yakınlıkla sarsılsam da bakışlarımı toparlayıp kara gözlerine çıkartım.

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now