"Alt Üst."

1.4K 44 19
                                    

Yalnızlığın karanlık sularında tüm yorulmuşluğum ile dibe batıyordum.

Karanlığıma ve yalnızlığıma tüm benliğimle teslim oluyordum. Çünkü artık gücüm yoktu. Dayanamıyordum. Sessizliğin pençeleri kulaklarımı tırmalarken sadece kendimi okyanusun dibine battığıma inandırıyordum. Sonunda kendimden de hayatımdan da kurtulduğuma inanıp seviniyordum.

Çocuk kandırıyordum.

Etrafımdakilerin nefes seslerini duyuyordum. Kulaklarımı pençeleyen onların robot gibi aldıkları nefeslerdi. Okyanusa batıyordum çünkü çıkmak için kullanacağım ellerim ve kollarım bağlıydı. Karanlıktaydım çünkü gözlerimi açmamı engelliyorlardı.

Ve aslında çok korkuyordum.

Burada olmamın sebebi Serkan değildi. Tahminlerim vardı ama ne isteyeceklerini bilmiyordum.

Ve ayrıca çok öfkeliydim.

İşim yarım kalmıştı. O herifle olan yüzleşmemi bölmüşlerdi. O kadar zaman varken o anı bulmuşlardı! Eğer gelmeselerdi... Gelmeselerdi... Dişlerimi sıkmaya başladım. Ellerim yumruk haline geldiğinde birinin 'Uyandı' dediğini duydum. Çok geçmemişti ki otomatik bir kapının açılma sesi geldi. Birkaç adım sesi ve ardından bir sandalye çekildi. Uyandığımdan beri nefes seslerini dinlediğim yerden birinin yaklaştığını hissettim. Ancak bunun saldırmak için olmadığına emindim çünkü adım sesleri oldukça yavaş geliyordu. Parmaklarının saçlarımın arasında oyalandığını hissettiğimde gözlerimdeki bandın varlığını kavradım. O kadar uyuşmuştum ki başımda siyah bir çuval mı var yoksa gözlerim mi bağlı anlayamamıştım. Kafam bin ton ağırlığındaydı.

Siyah kuşak gözlerime özgürlüğünü bahşedip uzaklaşırken direkt gözlerime tutulan ışık yüzünden gözlerim sızladı ve kafamı yana çevirerek ışıktan korunmaya çalıştım.

"Kapatın ışığı." Yeni biri, otoriter ve kararlı ses tonuyla emir verdi.

"Ama efendim-"

"Işığı kapat dedim." İtiraz etmek üzere olan adamı keskin emriyle böldü. Çok geçmemişti ki üzerime doğan ışık karanlığa mahkûm edildi. Gözlerimi kırpıştırdım. Allah bilir birazdan neler yaşayacaktım...

Gözlerim artık acımadığında yüzümü döndüm. Kafamın içi ne kadar canlı olsa da bedenim bitkin durumdaydı. Onlara belli etmemek için kafamı dik tuttum ve karşımdaki adama baktım.

Yirmilerinin sonunda olmalıydı. Acı veren gözlere sahipti. Bakışlarında taşıdığı bıçakları benim için mi çekmişti yoksa mizacı mı buydu, kestiremedim. Hafifçe çatılmış kaşları, düzgün bir çene yapısı ve içe göçmüş yanaklara sahipti. Gözleri hafif çekikti. Bu bana karma bir gene sahip olduğunu düşündürdü. Saçlarındaki her bir tel asker gibi düzenliydi.

Yakışıklıydı ama yakıcı bir görüntüsü vardı. Özellikle siyah gözleri, derimi yakıp geçiyordu.

"Daha ne kadar bakışma yarışı yapacağız?"

"Bunu bir yarış mı sanıyorsun?" Fazla kalın bir ses tonu vardı ve resmen hırlayarak konuşuyordu. Telaffuzu biraz aksasa da Türkçeyi güzel konuşuyordu. Ses tonu askeriyeden çıkmış gibi sertti.

"Söylesene, seni ne bu kadar sinirlendirdi?"

Sorum üzerine afalladı. Bakışlarındaki bıçakların biri geri çekildi.

"Oyun mu oynuyorsun?" Kaşlarımı çattım ve düşünmeden cevapladım.

"Size sormak lazım. Sonuç olarak elleri kolları bağlı oturan benim." İfademi yumuşattım ve alayla konuştum. "Benden bu kadar mı korkuyorsunuz?"

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin