"Engellenemez zehrin etkisinde..."

1.1K 57 8
                                    

---

Ruhumun damarlarında akan kanın renginin artık kırmızı olacak kadar temiz kalmadığını biliyordum. 

Kendi hatalarımın da olduğu bu yolda yürümeye devam ederken katran siyahını ruhumun en derinliklerinde hissediyordum. Kafamın içinden atamadığım cinayetlerimi izledikçe kan dökmek istiyordum. Kustuğum kadar kan kussun, çektiğim kadar acı çeksin istiyordum. Yalnız kaldığım her an alevlenen isteklerim zihnimin köşesinde bir yerde uslu uslu oturan o çocuğu korkutuyordu. Korkuyordum. Anılarımın dehşetine kapılıp vahşet yaşatacağımdan korkuyordum.  Zihnimin derinliklerinde ortaya çıkan ruh, yavaşça kalbime doğru yol alırken düşüncelerimin artık ondan kurtulamayacağı fikri, kan kokuyordu. 

Sıkı sıkı tutup bırakmadığım psikolojimi yitirdiğim an, kontrol ona kalacaktı. 

O zaman yapabileceklerimden korkuyorum.

Zihnime vurduğu prangalardan kurtulmuş muydum? Yoksa izlerini kara bir leke olarak taşıyor muyum?

Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Kalbim yerini, bedenimi terk etmek ister gibi atmaktan vazgeçti. Sadece arabamın içinde oturup olanları düşününce bile deli bir güdü beliriyordu içimde. Ve bu güdüyü bastırmak gün geçtikçe zorlaşıyordu. Ancak biliyordum ki ne olursa olsun onun seviyesine düşmeyecektim. 

Kan akıtmadan da cinayet işleyebilirdim. 

Bu ne kadar kafamın içindekini tatmin etmese de kalbimi terk etmek istemiyordum. En sevdiklerim orada yaşarken onları bırakıp gidemezdim. Babamı bile...

Bilinmezliğin ortasında yaşadığım bunca zamanın içinde ondan birçok defa nefret ettim. En karanlık köşelere itekledim. Düşmesini sağladım. Sonra ise babama kalkması için elimi uzatırken buldum kendimi. 13 yaşında bıraktığı kızı, onu asla bırakamıyordu. 

Bırakamıyordum. 

Bu yüzden bilgiye ihtiyacım vardı. Ve amcamın bir şeyler bildiğine dair beslediğim umuduma. Babamı ayağa kaldırsam da çıkarmaya vicdanımın el uzatmadığı o karanlıktan kurtarmam için ihtiyacım vardı. 

Hava almak adına çıkıp sırtımı yasladığım soğuk duvardan çektim ve gökyüzüne son kez baktım. Bir yıldır dağ başında görmeye alıştığım yıldız manzarasını şehrin ışıklarından dolayı göremesem de orada olduklarının bilincinde olmam dahi rahatlatıyordu. Her gün konuştuğum, dertleştiğim arkadaşlarım yaşıyordu.

Eve doğru hızlı adımlar atarak ilerledim. Bardan çıkıp eve gelene kadar boğulmuştum. Çalan şarkılar bile oyalanmama yardımcı olmamıştı. Düşüncelerimin bataklığına çekildiğimde ise nefesim kesiliyordu. 

Kafamı iki yana salladım anahtar ile dış kapıyı açarken. Artık iyi gibiydim. 

Merdivenleri zorlanarak da olsa sonunda çıktığımda doğru anahtarı deliğe sokup yavaşça kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde çantamı hemen yan tarafa bırakıp gülümseyerek içeriye ilerliyordum ki olduğum zamanı, mekanı, kişileri tamamen değiştiren bağırtıyı duydum. 

"Hayır! Bunu ona benim dışımda kimse söylemeyecek!"

Kulaklarım çınlamaya başladığında sesin şiddetinden kaçınmak için hızla kulaklarımı kapattım. Olduğum mekan benim için saniyelik değişikliğe uğrarken kızgın suratı gözlerimin önündeydi. Bana bağırıyordu. Bu anı hangi zaman da yaşadığımı veya neden bağırdığını bilmesem de yine tüm ürkütücülüğü üzerindeydi. Kulaklarımda yankılanan çınlamanın yanına yükselen nabız sesimde eklendi. Yaşamam için pompaladığı her kan iznim olmaksızın bedenimden çekiliyordu. Dünya hızla alt üst olurken ayaklarımın gücü çekildi. Düştüğüm yerden yavaşça duvar dibine çekildim. Sinmekten başka çarem var mıydı? Korkunç yüzünü görmemek için gözlerimi sıkıca yumdum. Bacaklarımı kendime çekip kocaman evde küçücük kaldım.

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now