"Çırılçıplak."

959 43 45
                                    

"Özgürlüğün Katili"

----

Trafiği yardırıp geçerken gözyaşlarım yüzünden yolu doğru düzgün göremiyordum. Dörtlüleri yaktım ve önüme gelen her arabaya küfürler ederek kornaya bastım.

Bir hayat ellerimin arasından kayıp gitmek üzereydi.

Hatta, iki hayat.

"Hayır, hayır. Buna izin vermeyeceğim. Çekilin, çekilin önümden!" Kornaya bir kere daha abandığımda kanlı ellerim bana onların katiliymişim gibi hissettirdi. Daha çok bastım gaza.

"Asya, beni duyabiliyor musun?" diye sordum. Dikiz aynamdan onu görebiliyordum ama gözyaşlarım sağ olsun ne yaptığını seçemiyordum. Sonra tamamen ona odaklandığımda mırıldandığını duydum.

"Canımız yanıyor." Dedi. Canları yanıyordu. Canları yanıyordu.

Benim yüzümden!

"Özür dilerim. Çok özür dilerim. Dikkatli olmalıydım. Dikkat etmek, daha önce fark etmek zorundaydım. Kör olmalıyım. Fark edemediğim için kör olmalıyım. Allah benim belamı versin. Çok üzgünüm." Kelimelerim patlayacak bir bombanın üzerine bilerek bırakılmış gibiydi. O bomba patlamıştı ve ben ölen kelimelerimi bulamıyordum. Kelimelerin, özürlerin öldüğü yerde değil miydik zaten...? Ben çoktan ölmemiş miydim...?

"Yalvarırım dayan. Yalvarırım yaşa. İstersen benden nefret et, suratıma tükür ama lütfen dayan. Lütfen dayanın."

Bir süre sonra arabaların hepsi kenara çekilip yol vermeye başladığında arabanın göstergesi 120'yi geçiyordu. Hastaneye giriş yaptığımda arabayı zarar görmemeleri için yavaşça durdurdum.

"Yardım edin! Lütfen yardım edin!" diye bağırarak birkaç adım girişe yaklaştım. Fark eden hemşireler ve doktorlar sedye ile koşmaya başladığında arabanın kapısını açtım. Asya'yı dikkatle sedyeye aldıklarında artık kendinde değildi. İçeriye doğru koşarken doktorun bana baktığını fark ettiğimde hızlıca konuşmaya başladım. "10 dakika önce vuruldu. Ve hamile." Doktor kafasını salladı. "Hemen kadın doğuma haber verin, hemen!" Camı buğulu odaya girdiklerinde içeriye girmek istedim. Ellerinden sımsıkı tutmak, buradayım demek istedim. Almadılar beni içeriye. Bir hemşire kapıyı suratıma kapatırken düşünmedi benim burada ne yapacağımı. Kapıya vurdum birkaç kez. "Açın." Diye bağırdım. Sonra bağırdığım için açmadıklarını düşünüp mırıldandım. "Lütfen açın, yanında olayım."

"Lütfen, asla ses çıkartmayacağım söz veriyorum."

"En azından elini tutayım, yalnız olmadığını bilsin."

"Korkar. İğneden korkan kız bıçaktan deli gibi korkar. Beni içeriye alın."

Kanlı ellerimle işaretledim o odanın kapısını. Beş parmağımın beşine de bulaşan kan ile işaretledim. Buğulu gözlerimin altında, nefes dahi alamadığım o dakikalar boyu, oraya baktığım her an katilleri bendim. Akan gözyaşlarım bile temizleyemedi kanı. Oysa ne kadar çok ağlıyordum...

Kanlı ellerim saçlarımı bulduğunda çekiştirdim. "Nasıl olur? Nasıl fark etmem?" diye diye hırpaladım kendimi. Nefesim takıldı kaldı boğazımdaki düğüme. Ben vurulsaydım... Kafama vurdum birkaç kez. Nasıl yetişemezdim? Nasıl ben değil de o vurulurdu? İçeride olması gereken bendim.

En çok onlar hak ediyordu yaşamayı...

Ya ölürlerse?

Ya ölürlerse?

Baş edemedim. Kafamın içinde dönen acı senaryolarla başa çıkamadım. Delirmenin noktasında tanrının kanatlarının altına sığınmış karnındaki o küçük meleğe merhamet etmesi için dua ediyordum.

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin