"Aynanın Ardındaki..." (2/2)

1.3K 62 17
                                    

Bölüm resmimiz nasıl olmuş?

Yıldızları parlatalım mı? 🌟

İyi Okumalar İntikam Ailesi...

---

Yalan...

---

Korkuma koşmak için ileriye doğru bir adım attım. 

Ancak kolumdan tutup durdurdu. "Nefes nereye?" Şaşkın sesinin nedenini anlayabiliyordum. Kolunun altından o kadar hızlı çıkmıştım ki dolayısıyla acelemin sebebini merak ediyordu. Bakışlarımı beni defalarca bıçaklayan o adamdan çektim ve yaralarımı iyileştirmek için her şeyi yapmaya hazır olana baktım. 

"Lütfen kolumu bırak."

Kaşlarını çattı. Alnında ki kırışmış çizgilere ve kaşlarının ortasında çıkan o minik çizgiye takılı kaldım. Her bir kelimenin üzerine basarak bir kere daha sordu. "Nereye gidiyorsun?" Şüphe kırıntıları ile beslenen öfkesini gördüğümde karşı kaldırıma, onun olduğu yere bir kere daha baktım ancak yoktu. Etrafımda hayalet gibi gezineceği o günlere geri dönmüştük.

Derin bir nefes aldım ve ileriye attığım adımları geri çektim. 

"Bir yere değil hayatım. Sadece..." Cümlemi tamamlayamadığımda yüzüne bakmaktan vazgeçip yere bakmaya başladım. Yalanla mı başlayacaktım..? 

"Az önce ne olduğunu boş ver. Hadi gidelim." Beni yeniden göğsüne çektiğinde ona ayak uydurarak arabaya ilerledim. Su ve Oğuz arkaya Can'da sürücü koltuğuna oturdu. Asya ve Yağız başka bir araba ile gelmişlerdi. 

Bir an önce herhangi bir yatakta gözlerimi huzurla kapatmak istiyordum. Yorgunluğum kıyafet gibi oturuyordu üzerimde ve artık kafamı ayakta tutmak bile zor geliyordu. Yol boyu sessizlik içinde aklımı aradım. Ona doğru harekete geçtiğimde ne düşünüyordum? Daha iyileşmeyi düşünmek için bile hiç fırsat bulamamıştım. Fiziksel olmayan kırıklarım vardı. Biraz sabırlı davranmalıydım. 

Onunla yüzleşeceğim an elbet gelecekti. 

Kafamı arkamda ki yere yasladığımda fark ettim eve geldiğimizi. Evde ki misafirleri boşalttıktan hemen sonra karakola geçmiştik. Bahçenin ışıklarını açık unutmuştuk ve bu yüzden her yer ışıl ışıldı. Arabadan inip görüntüye yaklaşırken kalbimde ne olduğunu çıkartmadığım sıkıntı peydah oldu. Bir yıldır oluşan sıkıntılarımdan daha hafif olsa da tüm sinir bozuculuğu aynıydı. 

Rüzgarın esmesiyle bıçağın soğuk yüzünü elbise gibi gözüken bu gelinliğin açık bıraktığı bacaklarımda hissettim. 

Gelinlik... Kelime, mağaranın içine bağırılmış gibi kafamda yankılandığında olduğum yerde durdum ve gözlerimi kapattım. Yaşadıklarımın gerçekliğinin altında ezilen o ruh, zihnime düşen anı ve isteklerle pes edip gözlerini kapattı. Midem bulandı.

"Nefes iyi misin?" Gözlerimi açıp Asya'ya baktım. O kadar endişeli duruyordu ki rahatlaması için yalandan da olsa gülümseme ihtiyacı duydum. 

"İyiyim."

"Bak hastaneye gitmeyeceğim diye tutturdun ama bence bir daha düşün."

"Hiç gerek yok. Sadece..." Durdum. Çünkü üzerinde ki gerçek gelinlikle bazı şeyler suratıma inşaat topu gibi çarpmıştı. Kaçmasaydım kuzenimle aynı gün evlenecektim... Hayatın sunduğu daha kaç tane komik olmayan şakadan kurtulacaktım?

"...yorgunum." diye tamamladım kendimi. Anlayışla gülümsedi ve koluma girip ilerlememizi sağladı. Salona oturduğumuzda evin içi buram buram yengemin tarzını yansıtıyordu. Kaç adımlarını kaçırmıştım? Kaç gün kaç gece kaçırmıştım hayatlarından? Kaç kahkalarını... Kaç gözyaşının yükü vardı omuzlarımda..? Benden, benim öldüğüm gerçeğinden ne kadar kaçmaya çalışmışlardı? Yengemin uğraşmayı hiç sevmediği ev dekoruna saracak kadar kötü olduğunu bu eve baktığımda anlıyordum. Peki ya dayım? Daha hiçbir şey bilmiyordum. Onlara aç kalmıştım. Sevgilerine, dayımın sarıp sarmalamasına, yengemin yemeklerine, Ayça'nın gülüşlerine...

İntikam Değişimi (TAMAMLANDI.)Where stories live. Discover now