🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim...
🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..
🌟Yine ve yine sınır dolmadı:) Gözünüzdeki değerimi görmüş oldum böylece, iyi oldu. Keşke gaddar olabilsem ve sınır dolmadan bölümü atmasam ki muhtemelen haftalar sürecekti sınırın dolması ama olamıyorum çünkü bekleyen çok düşünceli ve güzel okuyucularım var, onların hatırını kıramıyorum. 5 bin kişide sadece 600 kişi değer veriyormuş. Koymuyorum sınır falan çünkü resmen dalga geçiyorsunuz, inadına oy vermiyorsunuz farkındayım. Destekleyenlere teşekkürler...
✨Bu bölümde Pamir ve Devrim sahnesini yazarken dinlediğim şarkılar;
Son Arzum- Nilüfer
Her şey seninle güzel- Zerrin Özer
22.Bölüm
Yemeğimi bitirdikten sonra Pamir çöpleri alarak ayağa kalktı atmak için. Bende ikimize birer çay almak için içeri girdim. İfadeye çağırdığım adam gelene kadar vaktimiz vardı sonuçta. Çayları alarak dışarı çıktım, biraz önce oturduğumuz yere doğru ilerlerken emniyetin önündeki çöp konteynırının yanında bekleyen genç bir çocuk gördüm. Sarışın, muhtemelen daha 17 yaşında bir gençti. Bakışlarımız anında buluşurken beni izlediğini görerek kaşlarımı çatarken adımlarım duraksadı. Çocuk eliyle çöp konteynırını işaret ederken anlamaz gözlerle ona baktım. Çocuk ise eliyle tekrar çöp konteynırını işaret ettikten sonra uzaklaşmaya başladı.
Çocuğun aniden hareketlenmesi bende elektriklenmeye neden olup transtan çıkmama neden olurken elimdeki çay bardaklarının yere düşüp kırılmasını umursamadan bırakıp çocuğun peşinden koşmaya başladım. Emniyetin kapısından çıkmadan önce Pamir'e doğru bağırdım. "Çöp kutusuna bak!"
Pamir'den bir cevap beklemeden çocuğun peşinden giderken benim geldiğimi görerek daha hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Ayağımdaki topuklu ayakkabılarla ne kadar hızlı koşmaya çalışsam da beni engelliyordu. "Dur! Sana zarar vermeyeceğiz!" Peşinden koşmaya devam ederken çocuk beni dinlemeyerek koşuşunu hızlandırdı. Kısa bir an duraksayarak ayağımdaki topukluları çıkardıktan sonra onları kenara atarak koşmaya devam ettim.
Ayağıma batan taşları umursamadan hızımı artırıp peşinden giderken tekrar bağırdım. "Dur!" Ama nafileydi koşmaya devam ediyordu. Çöpün içinde ne vardı bilmiyordum ama bu çocuğu yakaladığımızda elimize bir şeyler geçeceğini hissediyordum. Hava karanlık olduğu için etrafta da kimse yoktu. Sadece ben ve önümde koşan çocuk vardı sokakta..
Artık gücümün kalmadığını hissederken ister istemez koşuşum da yavaşlamıştı. Yine de gözlerimle gittiği yeri takip ediyordum. "Dur artık! Yakalanmayacağını mı sanıyorsun!" diye kendimi hızlandırmaya çalışırken çocuğun koştuğu yolun dönemecinden Pamir'in koştuğunu görerek derin bir nefes almaya çalıştım. Çocuk onu görmenin şaşkınlığı ile nereye gideceğini şaşırırken Pamir tek hamlede kolundan tutup onun diz çökmesine neden olmuştu bile. "Nereye kaçıyorsun lan sen!"
Hızımı yavaşlatıp onların yanına yaklaştığımda iki polis memurunun daha koşarak bize doğru geldiğini gördüm. Onları umursamadan Pamir'e baktım. "Çöp kutusuna baktın mı?" dedim nefes nefese. İçinde ne varsa belki önemli bir şeydi. "Cenk bakıyor. Ben senin peşinden geldim." dediğinde derin bir nefes verdim. Pamir'in çocuğa dikkatli bir şekilde baktığını gördüğümde merakla konuştum. "Bir şey mi oldu?" dediğimde Pamir gözlerini kısarak çocuğa bakmaya devam ederken mırıltısını duydum. "Ben sanki daha önce görmüştüm onu." Şaşkınlıkla Pamir'e bakarken Pamir bir süre düşündükten sonra devam etti. "Bir operasyonda görmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yıllar| Asker & Savcı
General FictionGeçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, bekle...