Kaybolan Yıllar| 29

2.9K 372 779
                                    

Yine ve yine sitemle geldim. Bir bölüm diğer bölümden çok okunduğu halde oy sayısı nasıl düşük olabilir güzel okuyucularım, söylemekten dilimde tüy bitti. Bence sizinde okumaktan ama hala aynı şeye devam ediyoruz. Bunca yıllık wattpad okuyucusuyum bu kadar yalvaran yazar görmedim oy vermenin zor olmadığını gördüğüm gibi.

Arkadaşlar bir bölüm 10.000 kelime bu da günlerimi veriyorum demek, az emeğe saygı ya! Sizin yüzünden oy verip yorum yapan okuyucularım sürekli bu metni okumak zorunda kalıyor. Neden bu kadar inada bindi bu iş anlamadım.... sadece yıldıza basacaksınız bu kadar, zor değil. Lütfen EMEĞE SAYGI!

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim...

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..

29.Bölüm

Güzel günlerin ardından zorluklar bizi bekler diye düşünürdüm hep ve yine öyle olmuştu. Çok güzel geçen pikniğimizin ertesi günü sabahı Pamir, Hakan ve abim acil bir şekilde tabura çağırılmıştı. Saatler sonra eve geldiklerinde ise planlanan büyük bir operasyonun tarihinin netleştiğini ve bu gece yola çıkacaklarının haberini almıştık. Zaten babamlar gidiyor diye moralim bozukken abim ve Pamir’in de gideceğini öğrenmek büsbütün moralimin bozulmasına neden olmuştu.

Babamlar akşam 5 uçağıyla Ankara’ya döneceği için onları havaalanına götürmüş ve vedalaşmıştık. Babamla vedalaşmak zor olmuştu. Epey vakit geçirmiştik ama bana yetmemişti. Halide hanımda Burçe’de, Pamir’le vedalaşırken zorlanmışlardı. Serhat babam bu duruma alışık olduğu için pek duygularını belli etmemişti ama o da endişeli sayılırdı. Aynı şekilde babamda abime dualarının onunla olduğunu, dikkatli olmasını tembihlemiş ve sık sık bilgi alacağını söylemişti.

Burçe ve Batuhan’ı son kez yüz yüze görüştürmek istesem de görüştürememiştim. Tüm tim üyeleri olarak bir toplantı gerçekleştirdikleri için Batuhan’ı tek denk getirememiştik. Ama telefonla konuşmuşlardı, vedalaşmışlardı.

Hakan, Pamir, ben, Sinem ve abim hep birlikte yemek yemiştik. Biz ortalığı toplarken abimler evlerine gidip hazırlanmaya başlamışlardı. Buradan tabura gidip orada son planlamaları yapıp sonra çıkış yapacaklardı.

Evden dışarı çıkmış koridorda hem abimi hem Pamir’i bekliyordum. Eve sığamamıştım. Kalbimde büyük bir sıkıntı baş göstermişti. Duvarlar üstüme üstüme gelmişti. Uzun zamandır uzun süreli operasyonlara gitmedikleri için alışmıştım burada olmalarına. O yüzden zor geliyordu bu seferki. Zaten hiçbir zaman vedaları sevmediğim için bu seferki başka zor olmuştu.

Merdivenlerden gelen ayak seslerini duyarak başımı yukarıdan inen merdivenlere çevirdikten sonra yaslandığım yerden doğruldum. Abim binanın içerisinde bekleyen beni gördüğünde şaşırarak duraksadı. Ancak şaşkınlığını çok sürdürmeyip sol omzuna astığı çantasını tutarak omzundan çıkartıp kapının yanına bıraktı ve kollarını bana doğru açtı. Hiç beklemeden kollarının arasına girdiğimde içindeki tüm şefkati, sevgiyi, güveni iliklerime kadar hissettim.

“Çok dikkatli ol ne olur.” Dediğimde abim mırıldandı. “Olurum, sende dikkatli ol.”

Kollarımı beline daha sıkı sararken abim saçlarımdan öptü birkaç kere. “Telefonlar çektiğinde hem seni hem babamı ararım, ulaşamazsan merak etme.” Söylediği cümleye belli belirsiz başımı salladım. Merak ederdim elbette, merak etmeden nasıl dururdum ki. Abim kollarını gevşetirken geri çekilerek yüzüne baktım. “Senin de aklın kalmasın, başımı belaya sokmamaya çalışacağım.”

Kaybolan Yıllar| Asker & SavcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin