🌟Tamamlanmıştır...
Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu?
Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi?
Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir i...
🖇️ Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim...
🖇️ Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen...
Özel Bölüm.1
Devrim Akyol Arslan’ın anlatımından,
Ankara’dan döneli günler olmuştu. Bir zamanlar canımdan bile çok sevdiğim adamla tanıştığım yerdi Ankara. Sonra ayrılmak zorunda kaldığımız günlerde ona veda ettiğim yerdi. Oradan giderken hiçbir hayalim yoktu. Ama hayat bana kurmadığım hayallerin en güzelini vermişti. Ankara’ya hem sevdiğim adamla hem de oğlumuzla gitmemize olanak sağlamıştı.
Poyraz Arslan, 28 Haziran günü hayatımıza bir güneş gibi doğan oğlumuz şimdilerde 3 aylık olmak üzereydi. Az kalmıştı. Onu kucağımıza aldığımız gün daha dün gibiydi. Pamir’de bende yeni sıfatlarımıza alışmaya çalışıyorduk. Anne ve baba olmak çok ayrıydı, çok güzeldi ve zordu da. Ama el birliği ile üstünden gelmeye çalışıyorduk.
Bugün, Sinem ile Hakan’ın düğünü için kızlarla alışverişe gitmiştik. Sinem’in gelinlik provaları bitmişti, hazır olan gelinlik alınmıştı. Bizde diğerleriyle birlikte kendimize elbise seçmiştik. Artık az bir süre kalmıştı. Onlar da son hazırlıklarını yapıyorlardı. Zaten her şeyleri hazır sayılırdı.
Alışverişe gittiğimiz için Poyraz’ı babasıyla baş başa bırakmıştım. Ben bakarım diyerek kendinden emin bir şekilde konuşmuştu ancak şimdi daha oturduğumuz daireye ulaşmadan apartmanda Poyraz’ın ağlayışlarını duyabiliyordum. Sanırım işler pek istediği gibi gitmiyordu. Kapının kilidine anahtarımı sokup çevirdiğimde sesler daha da netleşti. Poyraz içli içli ağlarken Pamir ise yalvarırcasına konuşuyordu. “Babam, neden ağlıyorsun oğlum?”
Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde salona doğru ilerledim. Kapıdan içeri doğru baktığımda Pamir’in ayakta olduğunu gördüm. Poyraz’ı ise omzuna doğru yatırmış sırtını pat patlıyordu. Görüntünün güzelliği karşısında içim erirken gülümsedim. Pamir’in ise arkası dönüktü. “Hadi oğlum, hadi kuzum, hadi babasının aslanı. Bak gazında çıktı.”
Hızlı bir şekilde lavaboya gidip ellerimi yıkadıktan sonra tekrardan salona döndüm. “Yardım lazım mı?” diye seslendiğimde bakışları anında bana döndü. Yalvarırcasına gözlerime bakarken rahatlamış bir ifade belirdi gözlerinde. “Devrim, Allah gönderdi seni.” Çaresizce bana doğru yaklaşırken güldüm haline. Sadece 2 saat yalnız bırakmıştım ama perişandı hali. Uzanarak oğlumuzu kucağıma aldım.
Aynı Pamir gibi omzuma yatırarak sırtını sıvazlamaya başladım. “Geldim annecim.” Sırtını sıvazlamaya devam ederken başımı çevirerek minicik kafasına dudaklarımı bastırdım. Bir yandan da odanın içinde yürümeye devam ettim. “Annesinin birtanesiymiş o, aşkıymış.” Bir yandan sesimi inceltirken Poyraz’ın sakinleştiğini hissettim.