Kaybolan Yıllar| 45

4.7K 413 704
                                    

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim...

🖇️ Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen...

45. Bölüm

Duyduğum kelimeler boğazımda büyük bir yumru oluştururken yutkunamadım birkaç saniye. Beynim zonklarken kendimi toparlamaya çalıştım. Can’ın cesedi bulunmuştu. Elimi boynuma doğru götürüp yakamı çekiştirirken derin bir nefes aldım. Kaçırıldığını biliyorduk, dağa çıkarmışlardır diye düşünürken cesedi bulunmuştu. Şimdi annesine ne söyleyecektik? Bir anneye oğlun öldü nasıl derdik?

“Savcım iyi misiniz?” Tuna bey koluma doğru dokunduğunda gözlerimin doluşunu engelleyemedim. “Arabamı hazırlasınlar, birkaç dakikaya geliyorum.” Başka hiçbir şey söylemeden odama girdiğimde sandalyelerden birine tutunarak gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapamamın etkisiyle birkaç damla yanağıma doğru akarken elimle ağzımı kapattım.

Midem felaket derecede bulanmaya başlamıştı. Gözyaşlarımda bana yardımcı olmuyordu. Hamileyken böyle bir davaya denk gelmek gerçekten kötü olmuştu. Elimi karnıma doğru sarıp teselli bulmaya çalıştım. Hiçbir anne evladıyla sınanmamalıydı ancak bu elimizde olmuyordu. Oğlum kendimi iyi hissetmemi sağlamak istercesine güçlü hareketlerle kendini hatırlatırken gözyaşlarım akmaya devam etti. Ben daha görmediğim evladımı kaybetmekten çok korkmuştum ama şimdi bir anne oğlunun ölümüyle sarsılacaktı. Yavrusunu toprağa koyacaktı, nasıl dayanılırdı buna?

Birkaç dakika daha odada kalıp kendime gelmeye çalıştım. Kendimi daha iyi hissettiğimde kabanımı ve çantamı alarak odadan çıktım. Hızlı adımlarla adliyenin çıkışına ilerledikten sonra hazır olan aracıma bindim. Tuna bey muhtemelen adresi vermişti. O yüzden araç hareket ederken aracın camını hafifçe aralayarak içeri hava girmesini sağladım. Bir yandan da çantamdan suyumu çıkartarak içtim.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından sarı şeritlerle çekilmiş olanın biraz ilerisine aracı park ettiğimizde ilk dikkatimi çeken Pamirlerin kullandığı Volkswagen marka siyah araba oldu. Plakası onların aracı olduğunu net bir şekilde ifade ederken araçtan indim. Depo tarzında bir yerdi. Muhtemelen temizlik için gelmişlerdi ama cesetle karşılaşmışlardı.

Yiğit ve Soner’in deponun sağ ve sol tarafında etrafı kolaçan ederlerken olay yerine doğru ilerlemeye başladım. Alper komiser ve Cenk’in sarı şeridin hemen önünde konuştuğunu gördüğümde yanlarına doğru ilerlemeye başladım. Benim geldiğimi topuk sesinden anlarlarken bakışları bana doğru döndü. Cenk hızlıca şeridi kaldırıp içeri girmemi sağlarken mırıldandım. “Ceset nerede?”

“Cesetler şurada savcım…” Alper’in cümlesi ile adımlarım duraksarken içimde daha büyük bir acı hissettim. Bir değil birden fazla mı ceset vardı yani? “Başka çocuklarda mı var?” dedim korkarak. Cenk başını belli belirsiz sallarken gözlerimi kapattım. Çok korkunçtu. “Kim bulmuş?” Aslında cevabını bildiğim bir soru sormuştum. Alper komiser zihnimden geçeni doğrularcasına cevap verdi. “Özel kuvvetler. Direkt emniyete haber verdiler. Bizde yeni geldik savcım. Olay yeri incelemeye başladı.”

Depodan içeri girdiğimizde beni ilk rahatsız eden şey içerinin garip kokusu olmuştu. Sonra da üzerleri uzun siyah örtülerle kaplanmış olan 5 ceset... Onların başında da Pamir ile Hakan vardı. Batuhan ve Kürşat hemen kapının kenarında olduğu için onlara selam verirken onlar da bana baş selamı verdi. “Komutanım.” Batuhan bizim geldiğimizi belirtmek için Pamir’e doğru seslenirken Hakan ile konuşan Pamir ‘in bakışları bize döndü. Bakışlarımız buluştuğunda gülümsemek istedim ama yapamadım. İçim öyle yanıyordu ki. Pamir’de benim gelmemden pek memnun olmamıştı, bakışlarından bunu gayet net anlamıştım.

Kaybolan Yıllar| Asker & SavcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin