31.Bölüm
Devrim Akyol’un anlatımından,
Kalbimin dört odacığı vardı. Birinde annem, babam, abim; ikincisinde en yakınım dediğim Sinem ve diğer arkadaşlarım; üçüncüsünde ikinci ailem Serhat babam, Burçe ve Halide Hanım; Sonuncusunda benim kurduğum yuvanın başrolü Pamir ve doğacak çocuklarımız….
Düşündükçe garip geliyordu, ben onunla tanıştığımda daha üniversite üçüncü sınıfa giden genç bir kızdım. Toydum, küçüktüm, aşkı onunla tatmıştım. Şimdi mesleğimi elime almış savcıydım. Güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadındım, aşkımı devam ettirmiş ve bir yuva kuracaktım.
Yanağımda hissettiğim küçük ve sıcak bir temasla bilincim yerine gelirken gözlerimi aralamadım. Aynı teması çenemle boynumun kesiştiği noktada sonra da boynumda hissettim. Ancak öpücüklerini bana bahşeden dudaklar durmayarak omuz başıma inerek oraya da öpücüğünü bıraktı.
Yüzümde oluşan gülümsemeyle gözlerimi araladığım sırada gördüğüm manzara ile şaşırdım. Yerimde doğrulup elimle gözlerimi ovuşturdum gördüğüm şeyin gerçekliğini sorgulayarak. Pamir elinde üzerinde bir tane mum bulunan küçük bir pasta ile yatakta oturuyor ve büyük bir gülümseme ile bana bakıyordu. “İyi ki doğdun Devrim, iyi ki doğdun Devrim. İyi ki doğdun, iyi ki doğdun, mutlu yıllar sana.”
Pamir’in tatlı bir sesle melodik bir şekilde söylediği şarkı ile duygulanarak dudaklarımı birbirine bastırdım. “İnanmıyorum sana.” Yaşadığım mutlulukla ona bakarken kalbim kıpır kıpırdı. Mumu üflemek için pastaya yaklaştım. Kahverengi gözlerimi Pamir’in elalarından çekmeden içimden dilek tuttum. ‘Pamir’le birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir biçimde yaşamak.’
Mumu üfledikten sonra ona sarılmak için hamle yaptığımda Pamir elindeki pastayı yere doğru bıraktı ve kollarını benim için açtı. Yatakta dizlerimin üzerinde kalkarak kollarımı boynuna doladığımda mırıldandım. “Unutmamışsın.”
Bunu söylemiştim çünkü ben bile doğum günüm olduğunu unutmuştum. Tarihe bakmak hiç aklıma gelmemişti. Bu yoğunlukta Pamir’den böyle bir şey beklememiştim. “Unutur muyum hiç? Yetişemeyeceğim diye korktum ama Allah gönlüme göre verdi.”
Kollarını belimden çektikten sonra iki eliyle yanaklarımı tutarak kavradı. “İyi ki doğdun gözbebeğim, iyi ki doğdun ve beni bularak nefesim oldun. Birlikte olduğumuz nice nice yaşların olsun, saçımıza aklar düştüğünde bile yan yana olalım.” Dedikten sonra alnımı öptü uzunca. Tam olarak kalbimden geçirdiğim duamı diline dökmüştü. “İnşallah.”
“Ne ara aldın pastayı?” dedim merakla gözlerine bakarak. Çünkü burada kaldığımız süre boyunca hiç görmemiştim dolapta. Pamir yamuk bir gülümseme ile konuştu. “Tabii ki sürprizimin bozulmaması için biraz önce gidip aldım.” Beni düşünmesi, benim için bir şeyler yapması o kadar güzeldi ki, her kadının hayal edeceği türden bir adamdı. Dudaklarına yaklaşıp ufak bir öpücük bıraktım teşekkür mahiyetinde.
Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında Pamir komodine yönelerek üzerindeki tepsiye yöneldi. “Doğum günü kızına özel.” Diyerek tepsiyi eline aldığında yatağa oturarak sırtımı yatak başlığına yasladım. Pamir tepsiyi dizimin üzerine koyduğunda hazırladığı tabağa baktım. Her şey özenle hazırlanmıştı. Şaşkındım gerçekten.
Tepsinin bir köşesinde küçük bir vazoda kır çiçeği vardı, küçük bir meyve tabağı ve esas kalp halinde bir omlet ve domates, salatalık gibi sebzeler vardı. Küçük kaselerde de tereyağı, bal ve reçel vardı. O kadar güzeldi ki. Gözlerimi alamıyordum. Pamir’in romantik yönünü de daha iyi öğrenmiştim böylece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yıllar| Asker & Savcı
General FictionGeçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, bekle...