Lan O Çocuk?....

60.9K 2.2K 227
                                    

Sabah uyandığımda saat 07:30 du. Neyseki erken kalkmaya alışmışım. Çocuğa baktığımda hâlâ uyuyordu. En iyisi uyandırmamak. Bir kağıt çıkarıp üstüne;
"Geçmiş olsun. Ziyaretine geleceğim"
yazdım ve sehpanın üstüne koyup kafeye gittim.

....

Saat 21:50 kafeden çıkmama 10 dakika var. Müşteri de olmadığından dolayı önlüğü masaya bıraktım ve patrona;

"Abi ben çıkıyorum" dedim ve başıyla onayladı ben de kafenin arka tarafına doğru yürüdüm. Arabamı park ettiğim yere. Tam arabama binecekken arkadan biri beni arabaya ittirdi ve neye uğradığımı şaşırmıştım. Beni ittiren kişiye baktığımda ise dün yumruk attığım kişiydi. Biraz benden uzun hafif esmer ve saçları da oldukça havalı duruyordu, yalan değil karizması hoşuma gitmişti. Dün farkedememiştim. Şimdi inceleme fırsatım olmuştu.

"Ne o? Tekrar karşılaşmayacağımızı mı sandın?"

"Sen hangi akla hizmet bunu yaparsın?"

"Dün yarım kalan işi bitirelim dedim!"
dedi ve arka cebinden bıçağı çıkardı sol eliyle boğazımı sıktı. Ben de farkettirmeden arka cebime yüklendim. Sağ arkama baktım yok orada telefonum vardı. Diğer tarafa yüklendim, hah işte buradasın. Biber gazını çıkardım ve;

"Eğer elini boğazımdan çekmezsen çok pişman olacaksın!"

"Hadi ya!" dedi çarpık gülümsemesiyle.

"Bunu sen istedin." dedim ve biber gazını gözüne doğru sıkmıştım.

"Fazla agrasifsin. Ama daha doğru düzgün kullanmayı dahi bilmiyorsun!"
dediği anda polis sirenlerinin sesi duyulmuştu. Sanırım birisi bizim bu durumumuzu görüp polise haber vermiş olmalı. Ya da başka olay için geliyorlar da olabilirler. Karşımdaki kişi siren seslerinin yaklaştığını duyunca;

"Bu daha burada bitmedi. Yine görüşeceğiz!"
diyip kapüşonunu kafasına geçirip ellerini cebine soktu ve hızlı adımlarla arkasına bakmadan kaçtı. Ulan bugün de yırttık. Bir dahaki sefer o bıçak bana denk gelecek ya hadi hayırlısı.
Onun kaçmasıyla birlikte ben de arabaya binip şu dünkü çocucuğun yanına hastaneye vardım. Dün hangi odadaydı bu ya? 1048 miydi? Koridorda  durup etrafa bakındım. Gelen giden yoktu. En azından yanlış yere geldiysem kimseye rezil olmadan çıkardım. Bir anda kapının kolunu indirip açtım ve odaya girdim, evet bu dünkü gençti, uyanmış öylece oturuyordu.

"Geçmiş olsun." dedim gülümseyip kapıyı arkamdan kapatıp içeri girerken.

"Teşekkür ederim."

"O çocukların seninle derdi ne?" dedim yanına gidip sol tarafındaki koltuğa otururken.

"Bilmiyorum." demişti kısa ve net. Kestirip attı. Ben seni onların elinden kurtarayım. Sen bana anlatma zahmetine dahi girme... Ama ben de Defne'ysem kesin ona bulaştı. O yüzden bu hâlde.

"Seni kurtardım. Bana en azından bir açıklama yapabilirsin.Yani en azından bunu borçlusun."

"Yasak dedikleri bölgeye girdim ve sonuçları... Teşekkür ederim tekrardan. Bu arada ben Kuzey." dedi elini uzatırken. Ben de elini sıktım.

"Defne." dedim ve biraz daha oturduktan sonra ayağa kalktım. "Ben artık gitsem iyi olur." dediğimde başıyla beni onaylamıştı. Odadan çıkıp kapıyı kapattım. Merdivenlerden inip hastaneden çıktım ve eve gittim. Herkes uyumuştu. Anlayacağınız yokluğumdan bile haberleri yok. Üstüme pijamalarımı giyip tam yatacağım esnada içeriye aniden biri girdi;

"Neredeydin bu saate kadar ve en önemlisi dün eve niçin gelmedin?"

"Of abi ya. Dükkanda sabahladım uyuyakalmışım. Sende kapı tıklatma geleneği yok mu?"

"Yok daha buralara uğramadı. Geldiğinde söylerim!" dedi ve çıkıp gitti, deli ya çıkarken de kapıyı kapatsaydın iyiydi sanki. Neyseki yarın pazartesi. Babamın kaydımı yaptırdığı yeni okulumda okuyacaktım. Yoğun bir hayat mücadelesine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sınav maratonları, hocaların bitmez tükenmez soruları, gelecek olan üniversite sınavı falan...

........

Sabah telefonumun alarmıyla uyandım. Saat 07:00'ydi. Babamın aldığı okul formalarımı giyip alt kata indim. Hizmetçiler çoktan uyanmış kahvaltı masasını hazırlıyorlardı. Ben de direk oturup kahvaltımı yapacaktım ki;

"Affedersiniz küçük hanım! Ailenizle beraber yemeyecek misiniz?"

"Ben hemen yapıp kalkacağım zaten, daha saçlarımı yapacağım."
dedim ve kahvaltımı yapıp odama geri çıktım. Saçlarımı tarayıp eyelinerı da sürdükten sonra çantamı alıp aşağıya geri indim. "Eda ben çıktım." dedim bağırarak. Eda bizim hizmetçilerimizden birisiydi.

"Tamam efendim." Kapıyı kapatıp çıktım. Abim eğer uyanmış olsaydı beni okula gideceğime bin pişman ederdi. Neyse. Arabama çantamı koydum ve binip arabayı okula sürdüm. Okulun bahçesine arabayla girmek mi? Dışarıya mı park etseydim ki? Neyse olan oldu artık. Okulun bahçesine park edip arabadan indim. Kendi sınıfıma ulaşmak biraz zor oldu ama olsun ilk gün de olsa yeterince heyecanlıydım. Sınıfıma girmemle Kuzey'i görmem bir oldu, yok daha neler, aynı okulda mıydık? Aynı okulu bırak aynı sınıfta mıydık bir de? Neyse boş olan sıranın birine oturdum. Çantamı koydum herkes kendi alemindeydi zaten. Kimse kimseyi takmıyor gibiydi. Pencere kenarı en arka dedikodu tayfası, orta sıra ilk dörtlü ise çalışkan öğrenciler, duvar kenarı en ön dersi kaynatmak isteyen öğrenciler ama duvar kenarı en arka sıra eksikti. Sınıf kapısından giren çocuğa gözüm takıldı. Gözlükleriyle kendi çapında hava yaratmış belli. Gözlüğü çıkarınca kim olduğunu görebilmiştim. Hadi be! Sende mi? Bu geçen gün tartıştığımız kişi değil mi? Hani şu "yine görüşeceğiz" diyip giden....
....

Arkadaşlar Medyadaki Selim Can Kara...

Bir bölümü daha bitirebildim vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin...

PSİKOPAT LİSELİ 1!Where stories live. Discover now