Burdan Kaçmalıyım!

22.1K 1K 18
                                    

Defne'nin ağzından;

Nasıl çıkabilirim ki buradan? Birşeyler düşün Defne. Birşeyler düşünmelisin. Burak bir anda odaya girince ister istemez korktum.

"Güzellik uyanmışsın." dedi elindeki tepsiyle içeri girerken. Kahvaltı tepsisini getiriyordu. Hadi ama dalga geçiyor olmalıydı galiba. Kapıyı kapatıp cebindeki anahtarla kilitledi ve tekrar anahtarı cebine katıp önüme sandalye koydu ve oturdu. O anahtarı cebinden almalıydım.

"Ellerini çözmemi ister misin?" diye sordu. Konuşamıyordum da çünkü ağzımı bantlamışlardı. Başımla onayladım. Tepsiyi kucağıma koyup arkadaki ellerimi çözdü. Bileklerim sanırım morarmıştı. Bileklerimi ovaladıktan sonra ağzımdaki bandı hızla çektim. Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı ve;

"Sen dengesizsin. Psikolojik sorunların var. Tedavi olmalısın!" dedim sinirle. Bu söylediklerime ise sadece gülmüştü.

"Seni seviyorum!" dedi arkasına yaslanırken.

"Ama ben seni değil. O küçük beynine sok artık bunu!"

"Eninde sonunda beni seveceksin!" dedi. Gerçekten tam bir ruh hastasıydı. Kucağımdaki tepsiyi alıp yanımdaki yatağın üstüne koymuştum. Ayaklarımı çözmek için hamle yaptığımda kolumdan tuttu ve;

"Bence aşırıya kaçmamalısın!" dedi. Kolumu kendime çekip;

"Lavaboya gitmem lazım!" dedim ve tekrar ayaklarıma yöneldim. İpleri çözdükten sonra; "Ee? Lavabo nerede?"
diye sordum ayağa kalkarken. Başım hafif dönüyordu. "Burada ne zamandan beri kalıyorum?"

"Yaklaşık bir buçuk gün oldu. " dedi. Kendisi de ayağa kalkıp daha sonra önden ilerledi. Ben de onu takip ettim. Kapıyı açtı ve kocaman salonun ortasındaydık. Merdivenlerden alt kata indik aynı salon bu katta da olunca şaşırmamak elde değildi. Bir tane kapıyı açarak eliyle işaret etti;

"Burası!" dedi. Gösterdiği yere girdim ve kapıyı kapattım. Burada birşeyler yapmalıydım. Pencere vardı ama demirlikti. Pencerenin camını açıp demirleri kıpırdatmaya çalıştım ama olmadı. O sırada Burak içeri girince ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Ne yapıyorsun sen?" diye sordu kapıdan içeri girerken.

"Şey biraz hava alsın diye pencereyi açmıştım. Ondan." dedim pencereyi kapatarak.

"Umarım öyledir!" diyerek dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Başka birşey düşünmeliydim. Pencere işe yaramamıştı. Elimi yüzümü yıkadım ve havluyla kuruladıktan sonra kapıyı açtım. Burak beni hâlâ bekliyordu. O önde ben arkasında onu takip ediyordum. Kaçmalıydım ama nasıl?

Ortam aşırı sessizdi demek ki Burak'tan başka kimse yok. Bu kolay olabilirdi. Benim için bir avantaj. Odaya tekrar geri girdik yatağın üstüne oturdum ve sırtımı yatağın başlığına dayadım.

"Selim seni aramayacak!" dedi. Bir anda ona dönüp kaşlarım çatık bir şekilde;

"Ne?" diye sordum. Sandalyeye oturacakken;

"Duydun." dedi. Kesin bir şey yapmıştı. Yoksa Selim beni bulmak için elinden gelen herşeyi hatta daha fazlasını yapmaya hazır bir insandı.

"Ne yaptın sen?"

"Biliyor musun Defnecim. Sen en son otelden ayrılmadan önce odana bir kağıt bıraktın. Ne haliniz varsa görün diye bir yazı. Ama---"

"Hayır bunu yapmış olamazsın!" dedim yataktan kalkarak;

"Yaptım bile." dedi o da ayağa kalkarken. O sinirle Burak'a bir tane yumruk attım, o sendelemeye başlayınca cebindeki anahtarı alıp kapının kilidini açtım ve tam kapıdan çıkacakken kapının ağzında arkamdan kafama dayanan bir silah. Ama bu Burak değildi. Biliyordum çünkü onun şu an yerde olması gerekiyordu.

PSİKOPAT LİSELİ 1!Where stories live. Discover now