Öhööömm!!

50.9K 1.9K 197
                                    


"Ödeşme vakti!" dedim ve sinsice gülümseyip korkutacak biçimde yavaş adımlarla yanına gittim. Ben ona doğru yaklaştıkça o arkaya doğru gidiyordu. O mavi gözlerine uzunca bakarak yürümeye devam ettim.

"Bak burası kızlar tuvaleti! Hocalar görürse okuldan atabilirler..." dedi arka arkaya yürüyerek ve duvara yaslandı.

"Umurumda mı sence?" dedim ve iyice yaklaştım. Sanırım şuan aklından binbir türlü kelimeler geçiyor. Aptal, salak, gerizekalı ve en önemlisi sapık kelimesi. Duvara iyice yaslandı ve sağ kolumu duvara yaslayarak Defne'yi duvarla arama aldım. Gözündeki endişe artık bedenin her tarafını sarmıştı. Öyle bir bakıyordu ki o mavi gözleri çok hoş duruyordu. Galiba bu kadar ileri gitmemeliydim. Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim ve; "Bu daha burada bitmedi!" dedim üstümdeki batık tişörtü çıkararak kenarıya fırlattım ve cebimdeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Koridorda bana şaşkın gözlerle bakan insanları aldırmayarak dolabımın yanına gidip içinden yedek tişörtümü aldım.

Defne'nin ağzından;

Nasıl bir sapıktır bu ya? İnanmıyorum az kalsın aklımı kaçırıyordum.

"Bu daha burada bitmedi!" dedi ve üstündeki tişörtü çıkarıp kenarıya fırlattı. Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açıp çıkıp gitti. Ne yani okulda gövde gösterisi mi yapacak bütün kızlara karşı? Aman banane ki zaten? Sadece... Ne bileyim, biraz fazla abarttı üstündeki tişörtü çıkarıp da okulda dolaşmakta neyin nesi? Her neyse. Saçlarımın uçlarını biraz ıslayarak saçımı düzelttim. Ve en iyisi buradan bir an önce çıkıp gitmek eğer bir daha geriye gelirse hiç iyi şeyler olmayacak. Lavabonun kapısını açıp koridora tam çıktım ayağıma birisi çelme taktı yere düştüm ve ayağımı burktum. Hadi ama şaka mı bu? Kafamı kaldırıp baktığımda bu Selim'di. Üstünde tişört vardı. Hangi ara buldu bu tişörtü ya?

"Ödeştik!" dedi. Ya ben en azından ayranı kafana döktüm, kafandan aşağıya kaynar su boşaltmadım. Acıdan yüzümü buruşturarak burkulan bileğimi tuttum. Selim'in arkasından biraz önce kantinde rastladığım çocuk geliyordu, beni zemine kapaklanmış bir şekilde yerde görünce koşarak yanıma geldi.

"İyi misin?"

"Oradan bakınca nasıl gözüküyorum?"

"Pardon!" dedi ve ayağa kalkıp Selim'e baktı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

"Sanane!" dedi duvara yaslanırken. İnsan hiç mi düşünmez ya? Karşındaki bir kadın, sen ise bir erkek, biraz nazik olsa hiç fena olmazdı.

"Benimle düzgün konuş!" dedi kantinde rastladığım çocuk. İçinden canavar çıkacak sanırım biraz sonra. Hiç de kavgacı olduğunu belli etmiyor oysaki. Ayağa da kalkamıyorum ki ne yapacağım ben şimdi? Kavga etmemeliler. Engel olmalıydım. En azından okulda kavga edip de atılmaya değmezdi. Atılsa da fena olmazdı aslında. Saçmalama.

"Konuşmazsam nolur?" diye sordu Selim, kantindeki çocuğa biraz daha yaklaşarak. Hadi Defne son bir kuvvet. Ayağa kalkmalıyım, yerden destek alarak kalktım.

"Ben sana ne olacağını göstereyim!"

"Ya durun ne yapıyorsunuz?" dedim bağırarak ama beni dinlediler mi tabii ki de dinlemediler. Kantindeki çocuk Selim'e yumruk attı. Ooo işte bu iyiydi. Bir an için tebrik edesim gelmişti. "Ya size diyorum ne yapıyorsunuz? Çocuk musunuz siz ya?" dedim ve Selim kendini toparlayarak çocuğa sert bir yumruk attı. Olamaz ya bu yumruklar git gide sertleşmeye başladı, bunu engellemeliyim ama nasıl? "Ayy sanırım bana birşeyler oluyor!" dedim elimin tersiyle alnımı tutup bayılıyormuş gibi yaparak ve yere düştüm. Hâlâ kavga sesleri vardı ama insan hiç mi tınlamaz, burada bayılıyorum. Şakadan da olsa yere düşüp bayıldım. O değilde kafamı vurdum sanırım, çok kötü zonklamaya başladı. "Ayy sanırım ölüyorum!"
dedim tekrar oturduğum yerde bayılmaya çalışarak. Yok ya bu böyle olmayacak sanırım. Tek gözümü açıp kafamı hafif kaldırarak baktım ve Selim çocuğa kafa attı. İnanmıyorum vahşi yaratık. O nasıl bir kafa atmak? Çocuğa resmen gömdü kafayı. Hemen kalktım ve; "Ya aptal mısınız? Benim için kavga etmenize gerek yok!" dedim dalga geçercesine. Aynı anda ikisi de;

"Sen sus!" dediler bağırarak. Oha iyi ki ayırmaya çalışıyoruz burada! Manyaklara bak... İyilik de yaramıyor bunlara?

"Ne haliniz varsa görün be!" dedim bağırarak ve arkamı dönüp zor da olsa yürümeye başladım. Kantinde karşılaştığım çocuk;

"Ya bir dakika nereye gidiyorsun?" dedi sanırım kavga bir son buldu sonunda. Gülümseyerek onlara döndüm. Sanırım çocuğun yediği kafa biraz ağır gelmiş olsa gerek güç bela yerden kalkarak Selim'e yumruk attı ve Selim'in sendelemesini fırsat bilerek karnına diziyle tekme attı. Vay be bizim çocuk dövüşçü çıktı. "Bunu görmeden nereye gidiyorsun?" dedi dalga geçercesine. Çok mu sert vurdu ne?

"Çocuk gibisiniz!" dedim ama sonunda durmuşlardı. Oh be sonunda... Erkek kavgasını ayırmak kadar zor birşey yok, şurada geberip kalsaydım umurlarında olmayacaktı. Selim kendine gelmeye çalışıyordu, en sonunda kaşını gözünü patlatmışlar birbirlerinin.

"Sen bana yumruk attın ve yetmedi karnıma tekme attın ha!" dedi, aniden suratının ortasına bir yumruk attı ve diziyle de karnına tekme attı.

"Bende her şey karşılıklı!" dedi selim.

"Ya inanamıyorum size. Yeter! Yapmayın artık. Lütfen!" dedim ve bıkkınlıkla dizlerimin üstüne çöktüm. Öğretmenler sonunda gelebilmişti.

"Ne oluyor burada?"

"Hocam arkadaş merdivenlerin büyüklüğünü görememiş ve düştü birazcık!" dedi Selim. Merdiven büyükmüş de falan filan. Yalana bak hele.

"Öyle mi Berk?" diye sordu. Demek kantindeki çocuğun adı da Berkmiş. İyi bunu da öğrendik. Berk'in suratından kanlar akıyordu. Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse bu kavgada en fazla hasar gören Berk'ti.

"Evet hocam!" dedi doğrulmaya çalışarak.

"Ohaaa ama!" dedim sanırım dışımdan söyledim.

"Bir bildiğin mi var Defne?" diye sordu öğretmenlerden biri. Berk sakın söyleme gibi kafasını işaret etti.

"Yok hayır bir bildiğim yok! Yani merdivenleri göremeyecek kadar kör olmasına şaşırdım sadece." demiştim ve hemen Selim'e baktım, yere oturmuş bana bakıyordu. Sanırım söyleyeceğimi sandı. Ama bu daha burada bitmedi değil mi tabiiki de burada bitmedi, hemen pes etmek yok. Berk'in kalkmasına yardım ederek lavaboya götürdüm. Çünkü bunlar benim yüzümden oldu. Elini yüzünü yıkadı ve duvara yaslanarak duvardan aşağıya yavaş hareketlerle süzülüp yere oturdu. Ben de yanına gidip oturdum;

"Nasılsın?"

"Sence?"

"Hepsi benim yüzümden oldu. Özür dilerim."

"Hayır hiçbirşey senin yüzünden olmadı. Zaten biz onunla anlaşamıyorduk. İyi oldu." 

"Nasıl bir manyaksınız anlamış değilim. Orada birçok kez bayılma tehlikesi geçirdim ama hiçbirinizin umurunda dahi olmadı."

"Bilerek yaptın. Bizi ayırmak istiyordun."

"Ama olmadı." dedim yani sonuçta becerememiştim. "Birçok kez düşme tehlikesi geçirmeme rağmen hem de." Ellerimle oynuyordum çünkü bunların suçlusu bendim. Suratına bakacak cesaretim yoktu. Eliyle çenemi tutarak kendine çevirdi.

"Hayır. Sen çok büyük bir iş başardın."
dedi ve yakınlaşmaya başladı. Yok yok bu böyle olmayacak. Hemen kalkmam lazım.

"Şey ben gitsem iyi olacak." dedim ve tam kalkacağımda kolumdan tuttu ve  tekrar yere oturdum. İyice yakınlaştı. Hadi ama böyle olmamalıydı. Ben özür dilemeyi hiç bu yanından düşünmemiştim. Kapı ani bir hareketle bir anda açılmıştı;

"Öhöömmm!"

.....

Bölüm erken geldi. Can sıkıntısından..

PSİKOPAT LİSELİ 1!Where stories live. Discover now