Elveda Sevgilim!

20.1K 1K 54
                                    

Bulunduğum odadaki raflar dikkatimi çekince oraya yöneldim. Bir sürü kitaplar vardı. Aksiyondan korkuya şiirlerden romana kadar. Koyu mavi bir kitap görünce elime almak için bir hamle yaptım sanırım bir tür anı defteriydi. Bu ev de Berk'in olduğuna göre Berk'in anı defteri olmalıydı.

"Kim dedi sana bu odaya gir diye?" dedi Berk hemen arkamda. Sesi bir anda duyunca korkmuştum. Belli etmemeye çalışarak;

"Şey..." dedim ve arkamı dönüp yüzüne bakma fırsatım olduğunda aklıma ilk gelen düşünce ilk karşılaştığım tanıştığım Berkle bu Berk arasındaki bin farkı olduğuydu.

"Çık dışarı!" dedi sert ve soğuktu. Korkmamak elde değil. Hızlı adımlarla odadan çıkıp alt kattaki mutfağa ilerledim. Mutfaktan salondakilere seslenerek;

"Açım! Yemek yiyecek olanınız varsa gelin dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Kendiniz yapın!" dedim buzdolabını karıştırırken. Buzdolabın en alt çekmecesindeki domatesleri görünce eğilip onları aldım ve buzdolabın kapağını tam kapatacakken kapağın arkasındaki Burak'ı görünce ufak çaplı bir çığlık istemsizce ağzımdan kaçmıştı.

"Her halinle güzelsin!" diyince sinirlenip tekme atacaktım ki daha sonra aklımda bulunan bir plan olduğunu farkettiğimde;

"Teşekkür ederim." demekle yetindim. Burak verdiğim cevaba şaşırmıştı. Ama bu kızmayacağım anlamına gelmezdi. "Bak Burak... Ansızın bir yerlerden çıkmanız benim akli dengemi kaybetmeme sebep olacak! Biraz sesli gelin anlatabiliyor muyum?" dedim sakince ve arkamdan yere düşen bir tabak sesi gelince yine çığlığı basmıştım.

"Mesela böyle mi?" diye sordu Berk ciddi bir şekilde. Masanın yanındaki sandalyede oturdu. Bu ne ya? Aklımı kaçırmazsam iyidir. Bu çocuk daha biraz önce odada değil miydi? Hangi ara girdi mutfağa? Bir de dalga geçiyor.

"İyi değilsiniz!" dedim ve Burak hafif sırıtınca; "İkinizde!" dedim. Burak kahkaha atmaya başlayınca; "Çok mu komik?" diye bağırdım. Boğazını temizleyerek ciddi durmaya çalıştı ve kafasını iki tarafa sallayarak 'hayır' anlamındaki cevabı anlayınca; "Ee o zaman?" dedim. Berk'e baktığımda sandalyeye kurulmuş elindeki bıçakla oynuyordu.

Sakin ol Defne. Umarım burada kalacağım süre içerisinde akli dengemi kaybetmem. Buzdolabı tekrar açıp elmayı aldım ve dolabı kapatıp yemeye başladım. Sanırım açlığımı bastırabilirdim. Mutfaktan çıkıp salona ilerledim. Salondaki saat dikkatimi çekince saatin 23.08 olduğunu görmüştüm ve dışarıda olan güneşi gördüğümde elma boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. O sırada Burak koşarak yanıma geldi ve elini sırtıma vurarak;

"Yavaş yesene kızım!" dedi. Koltuğa oturup pencereyi işaret ederek;

"Kıyamet mi yaklaştı bana mı öyle geliyor?" diye sordum. Diğer yanımda oturan Berk'i farketmem biraz uzun zaman almıştı.

"Şu an bulunduğumuz yer ikinci ev. Asıl birinci ev bu evin hepsini kapsıyor. Demek istediğim şu ki pencereden baktığında dışarıda olan biteni gördüğünü sanıyorsun ama yanılıyorsun. Pencereden baktığında ikinci evi görmen gerekiyor. Yani onlar sadece canlı duvar kağıtları. Hiç mi farketmedin? Ormanlık alanı görüyorsun ama bir tek yaprak bile oynamadığını göremiyorsun?" dedi ve derin bir nefes alarak koltuğa yayıldı. Ne yani hepsi sadece duvar kağıtlarından mı oluşuyor? Ben de kaçacağım diye sevinirken o bizim koskoca bir evin içindeki ayrı bir evde olduğumuzu mu söylüyor. Tamam çok ayrıntılı ve harika düşünmüşler ama bu kadarı da biraz fazla.

Burak kumandayı almış televizyon kanallarında dolaşıyordu. Berk de koltuğa yayılmış Burak'ın açacağı kanala bakıyordu. Saatler sıfırlanıyordu neredeyse. Kendimi halsiz hissediyordum ve göz kapaklarım artık kendisini tutamayınca başımı koltuğun başlığına koyup ayaklarımı da Berk'ten tarafa uzattım burdan kaçmak için daha akıllıca bir plan yapmam gerekiyordu.

PSİKOPAT LİSELİ 1!Where stories live. Discover now