Allah Senin Belanı Versin!

21K 1.1K 66
                                    

"Ne yaptığını sanıyorsun sen ya?" diye bağırdım.

"Bak kızım! O çeneni kapa ve beni iyi dinle! Sana birisi dokununca o birisi olan kişiyi doğrayıp hayır diye dağıtasım geliyor köpeklere, en azından bir işe yarasın! O sana dokunan elleri kırasım geliyor! O sana bakan gözleri oyasım geliyor! Kimse sana benden başkası dokunup bakmamalı! Seni ben seviyorum başkası sevmemeli! Sadece ben sevmeliyim. Başkası değil! Seni seviyorum ama beni göremeyecek kadar kör olamazsın! O yaptığın her hareket beni sana daha fazla çekiyor! Sana her baktığımda daha fazla aşık oluyorum. Seni seviyorum anla bunu!" dedi ama benim diyecek kelimem dahi yoktu. Her şeyi özetlemişti benim yerime. Gözlerinin içine bakamadım, dibine kadar haklıydı. Susmayı tercih ettim. Elindeki bardağı yere fırlatarak; "Ben seviyorum seni! Yetmez mi? Başka birisi sevmesin istiyorum seni! Çok mu şey istiyorum?" dedi ve gitti. Dur bile diyemedim. Odasına gitmemişti. Sanırım başka bir yere gitmişti. Beril;

"Sen iyi misin?" dedi uyarı şeklinde. Sorduğu soru değildi uyarıydı ve bu benim hiç hoşuma gitmedi çünkü Beril hep Selim'den yana çıkıyordu. Barışalım derken ne hallere girdim, üstüne üstlük bir de laf yedim. Barışamadım da.

Üstümdeki önlüğü masaya bırakıp çekip gittim. Otelden dışarı çıktım. Hava almalıydım. Rahatlayıp, bağırıp, çağırıp, kendime gelmeliydim. Sokaklarda dolaşıyordum. Duvarlara tutuna tutuna ilerliyordum. Sanki kendimi kaldıramıyor gibiydim. Başım aşırı zonkluyordu. Bir anda burnuma tutulan bir bez, direnmeye çalıştım ama olmadı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken karşımda duran Burak'ı gördüm ve gördüğüm son kişiydi. 

Selim'in ağzından;

Onu sevdiğimi söylüyorum ama beni tınlamıyordu bile. Bu kaçıncı bilmiyorum ama vazgeçmeyeceğim. Odama girdim, kapıyı açtım, koltuğa uzandım. Yarım saat öylece yattıktan sonra kalkıp odamdan cıktım. Yaptığım tek şey sinirle etrafa bakmaktı. Şu an Defne'yi bulup kendimi iyice dinlettirmeliydim. Defne'nin odasının kapısını yavaşça tıklatarak;

"Defnecim kapıyı açar mısın? Birkaç birşey konuşmamız lazım!" dedim sakin kalmaya çalışarak. İçerden ses gelmiyordu. "Defne? Hadi ama güzelim!" dedim. Benim bildiğim Defne mutlaka ses verirdi. O zaman burada değildi. Eğer odasında değilse Beril'in odasındadır diyerekten yan odayı tıklattım.

"Beril? Defne ordaysa bir dışarı çıksın!" dedim ama burdan da ses gelmiyordu. Nereye gittiler ki bunlar? Son çare Kuzey'di. Bir yan odaya gidip Kuzey'in kapısını tıklatarak;

"Lan Kuzey aç kapıyı!" dedim ayak sesleri yaklaşınca birisi gelip kapıyı açtı kapıyı açan Kuzey olunca; "Defne nerede?" dedim sinirle. Anlamamış gözlerle bakarken Beril bize doğru yaklaşıp;

"Noldu Defne'ye?" diye sordu. Endişelenmişti.

"Sizin yanınızda değil mi?" diye sordum. Kuzey iki elini havaya kaldırarak;

"Abi dalga mı geçiyorsun? Defne'nin burada ne işi olsun?" diye sorunca sinirle Defne'nin kapısının önüne doğru yürüdüm. Beril arkamdan bağırarak geliyordu ;

"Selim noldu Defne'ye?" diye sordu. Ben de gidip tam kapısının önünde durdum. Kapıyı kırmak için hazırlanıp tam ayağımla vuruyordum ki Beril elindeki kartı görüş alanıma sokarak;

"İlk sakin olmayı öğren!" dedi ve kapının ucuna kartı sokup çıkardıktan sonra kapı açıldı ve Beril koşarak içeri girdi. Ben de arkasından girdim. Kuzey de benim arkamdan geldi. Beril odayı dolaşıp her yeri aramıştı ama Defne yoktu.

"Burada yok." dedi Beril. Kuzey mutfaktan elinde bir kağıtla gelip bana uzatınca;

"Bu ne?" diye sordum. Gözleriyle kağıdı gösterip okumamı istiyordu. Kağıdı elime aldım ve;

"Ne haliniz varsa görün! Sizinle kalmak istemiyorum artık! Sizleri de istemiyorum!"

yazıyordu. Bu kadar kolay mıydı bırakıp gitmek? Bu kadar kolay mıydı vazgeçmek? Bu kadar kolay mı her şeyi geride bırakabilmek? Ama Defne bu değildi. Bu kadar kolay pes edip her şeyi geride bırakan bır kız değildi.

Yazdığı nota iyice bakarken aklıma yazdığı yazılar gelmişti. Defne özense de özenmese de çok güzel yazardı. "Bu Defne'nin yazısı değil!" dedim not kağıdını avucumun içinde sıkarak.

"Nasıl değil?" diye sordu Beril. Bu kızları anlamak zor hakikaten.

"Defne"yle kaç seneden beri tanışıyorsun? Her şeyini biliyorsun ama yazısını bilmiyorsun öyle mi?" diye sordum. Madem Defne'nin herşeyini biliyordu bunu da bilmeliydi.

"Dikkat etmedim hiç." dedi elini uzatarak. Ben de not kağıdını eline vermiştim.

"O zaman şimdi ne olmuş oluyor?" diye sordu Kuzey şüpheyle. Evet asıl kuşkulandırıcı nokta da buydu zaten.

"Kuzey o ağzını sakın bir daha açma!" dedim ve odadan çıkıp ilk giriş yaptığımız yere gelip odadakileri dinlemeden içeri girdim ve bilgisayaraları kurcalamaya başladım. Girdiğim oda güvenlik kameralarının olduğu bir odaydı. Beril koşarak gelmiş olsa gerek nefes nefeseydi. Bir saat öncesine kamerayı geri sarmıştım. Önümde o kadar çok ekran vardı ki. Umarım bulurum. Bir ekranda bizim Defne'yle tartıştığımız bölüm vardı. Diğer ekranlara da göz atarken iki Türk  garson odayı basınca;

"Ne hapıyorsunuz? Çıkın burdan!"dedi biri. Ama onları tınlamadan ekrana bakmaya devam ettim. O sırada Kuzey bunları görmüş olsa gerek dışarıdan;

"Pardon! Bir saniye bakabilir misiniz? Çok acil." dediğinde garsonlar bizi bırakıp Kuzey'in yanına gitmişlerdi. Ekranlara bakıyordum ama göremiyordum bir türlü. Beril eliyle sol en üstteki ekranı göstererek;

"Selim Defne'yi buldum!" dedi ekranı büyütüp ana ekrana yansıttığımda Defne otelden çıkıyordu. İyi değildi. Duvarlara tutunarak ilerliyordu ve tam o sırada arkasından hızla koşan yüzü gözükmeyen bir genç onu bir bezle bayıltıp arabaya kattığında elimi yumruk yapıp ekranı kırmıştım.

"Lanet olsun!" diyerek yumruğumu bir yerlere geçirip kapıya tekmeler atıyordum. En sonunda Kuzey beni tutarak;

"Abi sakin ol! Bulacağızz Defne'yi." dedi. Demesi kolay tabii. Koskoca Paris burası. Nasıl bulacağız?

Defne'nin ağzından;

Kendime geldiğimde bir odada sandalyede oturuyordum. Yasladığım kafamı sandalyeden kaldırarak etrafa bakmaya başladım. Her şey netleştiğinde köşede duran adama gözüm takılmıştı. Elindeki silahı görünce ayağa kalkmak istedim ama ellerimi ve ayaklarımı sandalyeye bağlamışlardı. Kalkamadığımda ses oluştu ve genç bir anda silahı bana doğrultunca gözlerimi kapatmış onun ateş etmesini bekliyordum. Ses gelmeyince tek gözümü açıp bakmaya başladım önümdeki sandalyeye oturmuş bana bakıyordu;

"Nasılsın?" diye sordu. Gözlerimi pörtletmiş ona bakarken;

"Allah senin belanı versin!" dedim suratına tükürerek; "Burak bu yaptığını çok kötü ödeyeceksin!" dedim. Eliyle yüzünü silerek;

"Seni sevdiğimi hâlâ anlayamamışsın!" dedi ve ayağa kalktı. Eski sevgilim Burak yani Selim'in kız kardeşini öldüren ve uyuşturucu satan çocuk şu an beni resmen kaçırmıştı.

.......

Evet SeDef okuyucularım... Vote ve yorumları görelimm...

PSİKOPAT LİSELİ 1!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin