Defne'nin Tepkisi

29.1K 1.2K 86
                                    

1 hafta sonra;

Selim'in ağzından;

"Anne! Ben çıkıyorum." dedim siyahlı kırmızılı montumu alıp, kapıda siyah bilekte biten botlarımı giyiyordum. Arkadan Kuzey'in geldiğini hissettim. "Kuzey... Kesinlikle gelmiyorsun!" dedim. Şu an nereye diye soracak olursanız Defne'nin yanına gidiyorum. 1 haftadan beri kendimi hatırlatmaya çalışıyorum. Ama bir türlü hatırlamıyor. Aslında bir yandan hatırlamaması iyiydi. Sonuçta kötü bir başlangıç yapmıştık. Bu bizim için yeni bir tanışma başlangıcı olabilirdi. Ama sorun şu ki bana uzak. Sinir ettiğim, onu şaşırttığım, heyecanlandırdığım, konuştuğum günleri hatırlamıyordu ve amacım bunları hatırlatmak.

"Merak etme. Berille planlarım var!" dedi ve ayakkabısını giyip, o havalı olan sarı arabasına bindi. Arkasından şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Bunlar hangi ara Berille bu kadar yakın oldular ki? Sonuçta Defne'nin arkadaşı.  Her neyse montumu da alıp arabama bindim. Çalıştırdım ama istop etti. Hay senin gibi arabanın ben... Bir daha çalıştırdım ve yine istop etti.

"Ulan bir de spor araba olacaksın gerizekalı!" Sinirden elimi bir kaç kez direksiyona vurdum. Durdum gözlerimi kapatıp derin derin nefes almaya başladım. Sakinleşmek için... "Hadi güzelim, hadi ama! Yetişmem gereken yerler var." dediğimde arabayı tekrar çalıştırdım ve bu sefer çalışmıştı. Demek ki neymiş tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarırmış.

Arabayı Defne'nin evine doğru sürdüm. Bugün onu gezdirip tanıştığımız andan itibaren ona herşeyi anlatıp, gösterecektim. On dakikanın ardından evinin önüne gelmiştim. Arabayı park edip kapının ziline bastım. Açan Anıl'dı.

"Yukarıda." dedi, evet kavga etmiyorduk, doğru düzgün bile konuşmuyorduk eskisi kadar. Ne kırgındık ne de küstük. Sadece soğukluk vardı aramızda bir haftadan beri. Yanından geçip yukarı çıktım kapıyı tıklatmak bana göre değildi ama ne yapalım, yapacağız artık. Kapıyı tıklattım ve;

"Girrr!" diye seslendi Defne. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim, kitap okuyordu. Alnında küçük bir yara vardı galiba, üstünde de bant vardı. "Sen o hastanedeki çocuksun." dedi, yine tanımıyordu. Yine yok. Okula bile gitmiyordu bir haftadan beri, raporluydu. Zaten okula gitmemesi en doğrusu. Her gün geliyordum ve her gün aynı cümleyi diyordu " sen  o hastanedeki çocuksun". Bu da her seferinde bana koyuyordu.

"Bugün birşeyler yapmak ister misin?" diye sordum. Sorar gözlerle bana baktı . "Merak etme abin izin verir." dedim ve duvara yaslandım. Ayağa kalkıp sevindiğini belli ederek;

"Tamam o zaman. Geliyorum!" dedi ve kapıyı işaret etti, çıkmamı istiyordu. Çıktım ve kapıyı kapattım. Merdivenlerden inip salona girdim. Annesi, babası ve Anıl vardı. Gidip koltuklardan birine oturdum, babası zaten birşey de demiyordu. Beş dakikanın ardından merdivenlerden Defne indi ve ona gözüm kaymıştı. Beyaz bir tişört üstüne de beyazlı siyahlı bir ceket giymiş ve altında da biraz gri tonuna kaçan tayt türü birşey giymiş. Pardon tayt mı, yok artık daha neler...

"Sen ciddi misin?"  dedim ayağa kalkarken, anlamamış gözlerle baktı. "Her neyse!" diyip konuyu kapatmaya çalışarak tekrar merdivenlerden aşağıya indim, arkamdan geliyordu. Evden çıkıp arabaya bindiğimde Defne de yan koltuğa oturmuştu.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Cevap vermeden arabayı çalıştırıp Defne'nin çalıştığı kafeye sürdüm. Yol boyunca konuşmamıştık. Kafasını cama yaslayıp sokaktaki insanlara göz gezdiriyordu. Kafenin önüne geldiğimizde arabayı park edip indim ve arabanın içinden onun da inmesini bekledim ama nafile. İnmiyor. "Burası neresi" diye kaş göz işareti yaptı."insene" diye işaret ettim. Resmen işaret diliyle konuşuyorduk. Arabadan inip yanıma geldi;

PSİKOPAT LİSELİ 1!Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora