Bölüm 2

74.3K 4.3K 1.9K
                                    

Medya Despina'nın kisor hali.

Korktukça tutsak,
umut ettikçe özgürsün!
........

Korkudan gözüme uyku girmemişti. Yaşadığım bu olaydan sonra mışıl mışıl uyuyamazdım zaten. Hava da aydınlanmıştı. Büyük ihtimalle saat beş civarıydı. Bu saate kadar birinin çıkıp 'şakaydı!' diyerek kahkaha atmasını bekledim ama kimse gelmedi. Kimsenin gelmemesi beni daha da büyük bir çıkmaza sürüklemiş gibiydi. Biri gerçekten de şaka olduğunu söylemek için gelmemişti.

Susamıştım. Dışarı çıkmam gerekiyordu. Korkma zamanı değildi ve cesaretlenmeliydim. Bütün gece tekrarladığım şey buydu. Bir anda büyük bir patlama sesi yankılandı. Merakıma yenik düşerek mağaradan dışarı dikkatli adımlarla çıktım. Hava bir anda kararıp açılmıştı ve dün duyduğum seslerin aynısını duymuştum. Ama etrafta kimse yoktu. Yine de aynı sesi duymak beni telaşlandırmıştı. Temkinli adımlarla yavaş yavaş ilerledim. Şu an bir insanın görebileceği harika doğa manzarasına sahiptim fakat dün korkudan ve karanlıktan görememiştim. Üstelik o an yaşadığım şeyden ötürü bunun bir önemi de yoktu.

Yürüyebildiğim kadar ilerledim. Boğazım susuzluktan firar ediyordu ve bir türlü ormanın çıkışına ulaşamamıştım. Bir müddet kendimi zorlayarak yürüdükten sonra ileride nehir görünce susuzluğun verdiği etkiyle koşarak nehrin yanına vardım ve sudan içmeye başladım. Avuç içlerime doldurduğum suyu hem yüzüme çarpıyor hem de içiyordum. Nehir berrak ve tertemizdi. Su beni tekrardan canlandırmıştı adeta.

Susuzluğumu giderdiğim zaman kalkıp yürümeye başladım. Tek dileğim karşıma o çocuğun bahsettiği korkunç sesli varlıkların çıkmamasıydı. Etrafa göz attığım sırada nehrin karşısında dünkü bana yardım eden genç adamı gördüm ve önce tereddüt etsem de etrafımın boş olduğunu görerek bağırmaya başladım.

"Heyyy! Dünkü çocuk!"

Bir anda gözden kaybolmuştu. Acaba hayal mi görmüştüm? Psikolojim falan bozuluyor olmalıydı. Boynumda hissettiğim nefes ile irkilmiş ve hızla arkama dönmüştüm. Oydu, dünkü çocuk.

"Çocuk mu? Ben iki yüz yirmi yaşındayım. Yetişkin sayılırım."

"Ne! iki yüz yirmi mi? En fazla on dokuz yaşındasın."

"Ah pardon, sizin âleme göre on sekiz yaşında oluyorum."

"Neden geldin ? En son bir dahaki karşılaşmamızda beni öldüreceğini söylemiştin."

Garip olan sizin âleme göre demesiydi ve benim bunu sormamamdı. Bahsettiği şey insanlar alemi olmalıydı. Hala daha söylediği şeye inanmıyor gibiydim. Bu yüzden sorgulama ihtiyacı hissetmemiştim. Birisi uykumda beni ormana getirmişti ve aptal bir şaka yapılıyor gibiydi. İki yüz yirmi derken benimle dalga geçiyor olmalıydı üstelik. Başka açıklaması olamazdı.

"Evet, öyle söylemiştim. Düzelteyim benim gibi biri yanımda olursa seni öldürmek zorunda kalırım. Ama şu an sen ve benden başka kimse yok değil mi?"

Onaylarcasına başımı salladıktan sonra kolumdan tutarak çekiştirdi. Ani davranması beni ürkütmüştü. 

"Benimle gel seni bir yere götüreceğim."

Tuttuğu kolumu çekerek elinden kurtardım. Bir başıma olsam dahi o bir yabancıydı. Üstelik beni öldürmekle tehdit etmiş bir yabancı. 

"Sana güvenmiyorum. Bana zarar verebilirsin."

Saçmaladığımın farkındaydım ama bu durumda saçmalamanın bir zararı olmazdı. Zarar verecek olsaydı bunu hemen yapabilirdi. Zarar vermek gibi bir niyeti yoktu bunu biliyordum ancak yine de onunla gitmek istemiyordum. 

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin