Bölüm 13

34.6K 2.7K 1K
                                    

Bileklerimde bulunan acıyla beynimdeki bulanıklık bedenimi daha da sızlatabilirmiş gibi dozunu arttırıyordu. Yavaşca gözlerimi açabildiğimde loş bir ışığın altında sandalyeye bağlanmış ve yalnız olmayı beklemiyordum. Dün yaşananları hatırlayınca kendime gelebilmiş ve bileklerimi kopartmak istercesine bağlanmış iplerden kurtulmak için olduğum yerde tepinmeye başlamıştım. Işık çok parlak olmasada bileklerimdeki morluğu görebiliyordum. Bu anlayamadığım duygu korku muydu? Yoksa endişe mi? Belki ikisi de. Olduğum yerde daha fazla tepinmeye çalışırken bir yandan 'imdat!' diye bağırıyordum ama kendi yankılanan sesimden başka hiçbir ses yoktu. En sonunda pes etmişcesine dururken kapı gıcırtılı bir sesle açıldı. Gelen Corentindi. Daha doğrusu Corentin'in tipine bürünmüş olan cin. Neden hala bu tipte durduğunu anlayamıyordum. İçeri girdiğinde elleri cebinde rahat bir tavrı vardı. İliklerime kadar korkuyordum. Buraya düştüğümden beri korkmadığım bir an olmamıştı zaten.

"Tekrardan merhaba Despina. Umarım seni iyi ağırlıyoruzdur."

Kahkaha attığında Corentin'in kahkahasından bu kadar nefret edeceğimi düşünmemiştim.

"Hala neden Corentin'in görünümündesin?"

Yavaş adımlarla yaklaştığında tekrar rahat tavrıyla konuşmaya başladı.

"Bu tip hoşuma gitti. Artık bu görünümde olacağım. Bir sakıncası yoktur umarım."

Bir sakıncası var mıydı? Tabii ki vardı. Sevdiğim kişiye karşı soğuyordum.

"Bileklerimi biraz gevşetir misin? Acıyor."

Huyuna gidersem belki iyi davranır düşüncesi içerisindeydim. Olduğu kadar sorularına sakince ve iyi niyetle cevap vermeliydim. Tabii elimden geldiği kadarıyla. Cevap vermeden arkama geçtiğinde bileğimdeki ipi ve ayaklarımı çözdü. Yanlış gördüğümü düşünerek ellerime tekrar baktığımda cidden çözülmüştü. Bileklerim morarmıştı ama ipi çıkarmak acıyı biraz olsun azaltmıştı. Oturduğum yerden ayağa kalkarak karşısına dikildim. Bu yaptığı çok saçmaydı.

"İlk önce beni kaçırıyorsun sonra ise serbest bırakıyorsun. Amacın nedir?"

Tekrar kahkaha attığında birinin gülmesi bu kadar itici olabilirdi diye düşünmeden edemedim. Oysaki Corentin güldüğünde her yer tozpembe olurdu benim için.

"Seni bırakmak mı? Hayır Despina bir yere gitmiyorsun."

Aptal mıydım? Cidden beni bırakacağını mı düşünmüştüm? Belki bir umut kaçabilirim diye hızla kapıya doğru koştuğumda hızla önüme geçmişti. O bir cin sen ise bir İnsansın Despina. Onun hızına kafa tutabileceğimi düşünmüş olamazdım herhalde.

"Uslu dur."

Konuşması bittikten sonra beni odanın içine itmişti bile. Hızla dışarı çıkarken demir kapıyı kapatıp kilitlemeyi ihmal etmemişti. Ne kadar zamandır buradaydım bilmiyorum ama içim bunalmıştı artık. Korkuyor muydum ? Galiba hayır. Eve geldiğindeki o korku yoğunluğu şu anda yoktu. Nedenini bilmiyordum. Belki de bir plan yapmalıydım. Ama tek başıma yapacağım bir plan benim ancak yaralanmama veya ölümüme neden olurdu. Zemine kıvrılarak yattığımda derin düşüncelere dalıyordum. Hayatım nasıl bu noktaya gelmişti ki? Neden buradaydım? Neden ben? Aklımdaki çoğu sorunun bir cevabı yoktu. Belki de asla olmayacaktı. Şans eseri ben düşmüştüm buraya işte. Burası gizemlerle dolu ilginç bir yerdi. Bazı açılardan güzel bazı açılardan ise kötüydü. Pozitif olup iyilere mi odaklanmalı yoksa gerçeklerin farkına varıp kötülükler için endişelenmeli miydim? Kapının arkasından bağırma sesleri geldiğinde yerimden doğrularak demir kapının yanına koşarak ilerledim. Kulağımı kapıya dayadığımda sesi pek idrak edemiyordum. Kapıyı yumrukladığımda 'yardım edin' diye bağırmayı da ihmal etmiyordum aynı zamanda. Kapının dibinde Erastus'un sesini duyduğumda içimdeki rahatlama hissi o kadar güzeldi ki...

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin