Bölüm 15

32.3K 2.6K 570
                                    

Corentin elimden tutunca bileğini bükmüş ve omzuna vurarak elimi çekmiştim. 'Ayrı kalmamak içindi' diye sitem ettiğinde 'her neyse bir daha yaparsan kötü olur' diyerek yüzüstü tehdit etmiştim. Hiçbir şey yapamazdım. Sadece laf olsun diye böyle konuşuyordum. 

"Bana güveniyor musun Despina?"

"Saçmalama! Tabii ki güvenmiyorum."

"Her neyse şu anda güvenmen gerekiyor. Ne dersem yap."

Cevap vermediğimde üstelemedi. Corentine güvenmek hayatımda yapacağım en son şey olurdu. Ama yine de şu anki en mantıklı şey buydu. Corentin arka cebinden küçük bir torba çıkardığında içimden 'yine mi büyü' diye söyleniyordum. Corentin 'şimdi bir hamle yapacağım. Torbayı attığım yere doğru var gücünle koş.' demişti. Torbayı ileri doğru atarken 'hüdlü' demiş ve oraya doğru koşmaya başlamıştı. Torba ortalığı yıkarak dağıtırken orada bulunan cinler diğer tarafa uçmuştu bile. Hızla Corentin'in koştuğu bölgeye doğru koşuyordum. Koşarken Corentin yere kapaklanmış ve acı içinde bağırmaya başlamıştı. Korkudan 'neler oluyor?' diye söylenirken Corentin 'büyü yaptılar' diyerek daha fazla bağırmaya başlamıştı. Kemikleri kırılıyormuş gibi kıvrılıyor olabildiğince bağırıyordu. Arkama baktığımda yanımıza gelmelerine henüz vakit vardı.

"Ne yapmam gerekiyor Corentin bir şey söyle!"

Bağırışlarının arasından 'cebimdeki mavi torbayı al' demişti. Hızla cebini yoklarken mavi torbayı bulmuş ve ne yapmam gerektiğini sormuştum. Aynı büyü sözlerini söylememi istediğinde torbayı gelenlerin üzerine doğru fırlatarak 'hüdlü' demiştim. Cinler diğer tarafa uçarken etraf dağılmıştı. Hızla Corentin'i kolundan tutarak kaldırdım ve eli diğer omzuma gelecek şekilde tutarak onu taşımaya başladım. Büklüm büklüm olurken gerçekten acı çektiğini hissettim. Koşarken karnını tutuyor ve inliyordu. Ona neden yardım ediyordum ki? Bunun bir önemi yoktu. Şu an beraber kaçıyorduk ve ona ihtiyacım vardı. Tek başıma nereye gideceğimi bilmiyordum. Yardım etmek zorundaydım.

"İlerideki büyük ağacın gizli alt bölmesi var."

Hızla büyük ağaca doğru ilerlerken burada her şeyin bir gizem içerisinde olması çok sinir bozucuydu. Ağacın yanına vardığımızda Corentin ağaca iyice yaslanarak 'üvöl' demişti. Ağacın önündeki toprak içeri çökerken Corentin bana tutunarak içeri girdi. Tekrar aynı şeyi fısıldadığında toprak üst tarafı örtmüştü. Corentin acıyla kıvrılırken bir yanım acı çeksin diyor diğer yanım ise üzülüyordu. Uzun koridor gibi olan bölmede ilerlediğimizde görünürdeki kapıyı açtım. Corentin'i içeri sokarken kapıyı kapattım. Corentin tutunarak dolaba ilerlediğinde bıçak alarak kolunu kesti. Hayretler içerisinde izlerken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Dolaptaki küçük torbalardan birini aldığında torbayı açarak içindeki tozu kestiği yere serpiştirdi. Kanla birlikte sarı bir sıvı akarken Corentin rahatlamışa benziyordu. Büyüyü etkisiz hale getirmişti galiba. Kolunu sardıktan sonra bana dönerek nefes nefese kalmış haliyle konuşmaya başladı.

"Bir taşla iki kuş vurdum galiba. Kendimi iyileştirdim ve seni yakaladım."

Ne demek istediğini anladığımda bunu düşünememiş olmak aptallıktı. Kalbim korkudan çıkacakmış gibi olurken o aptal sırıtışını devam ettiriyordu.

"Ne demek istiyorsun? Bu kaçış oyun muydu yani? Beni yakalamak için mi? "

"Hayır öyle değil. Gerçekti ama yine de seni yakaladım. Gerçi artık seninle bir işim yok. "

"Açık konuş anlamıyorum!"

Sertçe bağırdığımda gülüşünü keserek sertçe baktı ve konuşmasını sürdürdü.

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin