Bölüm 19

32.1K 2.5K 495
                                    

Corentin sakinliğini korurken diğerlerinin yüzünde korku net okunuyordu. Erastus bile o umursamaz tavrından çıkmış yüzündeki saşkınlık ve korku kendisini göstermişti. Hermia 'lütfen şaka olduğunu söyle' derken Corentin cevap vermiyordu. Böyle bir konu hakkında şaka yapılmazdı. Corentin yapmazdı en azından.

Büyük kabile cinleri neden geliyordu? İçimden bir ses benim için geldiklerini söylüyordu ve içimdeki bu ses yanılmayacaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Büyük kabile cinleri neden geliyordu? İçimden bir ses benim için geldiklerini söylüyordu ve içimdeki bu ses yanılmayacaktı. Buradaki en kötü durum ise kendimle birlikte diğerlerini de tehlikeye atmamdı. Erastus 'hazırlanın hemen gidiyoruz buradan' dedikten sonra evde adeta bir karmaşa oluştu. Hermia beni kolumdan tutarak odasına doğru çekti. Hızla sırt çantasını açarak içindeki her şeyi yere boşalttı. Yatağının kenarında bulunan küçük masayı itekleyerek üstünde bulunduğu tahtayı gün yüzüne çıkardı. Tahtayı kaldırdığında buranın gizli bölme gibi bir yer olduğunu anlamıştım. Tahtayı zoraki açtıktan sonra içinden çeşitli büyü torbaları ve boyutları farklı olan bir kaç tane bıçak çıkardı. Bu bölmeye fazlaca şaşırmıştım. Neden Hermiada bu kadar fazla savaş aleti bulunuyordu ki? Şaşkınlığım devam ederken 'bu kadar fazla şeyin sende ne işi var?' diyerek merak ettiğim soruyu sordum.

"Bak Despina! Sana yalan söylemeyeceğim. Bu aletleri kullanmak kesinlikle yasak. O gün ki olaylar öğrenilirse bizi kara kutuya kapatırlar. Kılıç, büyü torbaları veya ok. Bunlar kullanılamaz ama benim büyük bir sırrım var ve ben bunlara ihtiyaç duyuyorum. Beni anlayacağını umuyorum."

Eliyle aletleri işaret ettikten sonra devam etti.

"Bunları ayrı ayrı yerlerden çaldım."

Aslında bu duruma şaşırmamalıydım. Kendi âlemimde olsaydım hırsızlık yapan biri ile asla yan yana bile bulunmazdım lakin burada işler tam tersiydi. Hermiayı anlıyordum. Bana o kılıcı verdiğinde kendimi daha korunaklı hissetmiştim. Hermiadaki bu büyük sır neydi bilmiyordum ama şu an bunu sormanın vakti değildi.

"Seni anlıyorum Hermia. Kimseye bir şey söylemeyeceğimden şüphen olmasın."

Kısa bir anlık gülümseme yolladıktan sonra tekrar işe koyuldu. Kılıfında bulunan orta boyda bir bıçak çıkardığında bana doğru yaklaştı ve kılıfının kenarındaki kemerliği açarak baldırıma bağladı. Aynı şekilde kendisine de uyguladı bu durumu. Dolabın kenarına bıraktığım çantaya yönelerek Hermia'nın önceden verdiği kılıcı çıkardım. Kılıcın kılıfının kemerlerini kol altından ve omuz üstünden geçirerek taktım. Hermia aynı şekilde bana verdiği sırt çantasını alarak içini boşalttı ve kendi çantasına yaptığı gibi içine birçok büyü torbası koydu. Ek olarak içine bıçak attığında bana dönerek 'bu arada bıçaklar zehirlidir. Sakın sana değmesin' dedi. Bunu aklımın bir köşesine yazdıktan sonra hazırdık. Hazırdık ama benim içimde tarif edilemez bir duygu vardı. Korkunun en üst seviyesiydi bu duygu. Ellerime baktığımda titriyordu ve bu beni daha fazla heyecanlandırıyordu. Ortak alana geldiğimizde Corentin, Erastus ve Adonis bekliyordu. Corentin korkmuyor muydu yoksa duygularını çok usta bir şekilde mi saklıyordu? Erastus ve Adonisin yüzünde korku okunuyordu lakin Corentin... Acaba bu bir oyun mu diye düşünmeden edemedim bir an. Belki oyun olsaydı daha iyi olabilirdi. Büyük kabile cinlerinin yerine Corentini tercih ederdim. Erastus bizim hazır olduğumuzu görünce hızla ayaklandı. Diğerleri de ayaklandığında Corentin benden uzak duruyordu. Kolye yüzünden olmalıydı. Böylesi daha iyiydi. En azından bana zarar veremeyecekti.

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin