Bölüm 28

28.9K 2.2K 737
                                    

..............

Siyahlı adamın bahsettiği büyük binaya yaklaştık. Azrail hâla geri dönmemişti. Onsuz girmek istemiyordum. Yine de tek başıma başarabilirdim. Ben özeldim. Zorundaydım. Bana güveniyorlardı!

Büyük binanın önüne vardığımızda etraftaki cinlerin bakışlarına maruz kalıyor olsak bile yolumuza devam ettik. Büyük kabile cinleri henüz bize görünmemişlerdi. Lohga beni uyardığına göre dikkatli olmalıydık. Arkadaşlarımın başına bir şey gelmesini istemiyordum. Onlar buradaki her şeylerimdi. Onları korumak ise benim sorumluluğumdu.

Binaya emin adımlarla ilerledik ve içeri girdik. Her şey çok normaldi. Cinler işlerinde yoğun bir şekilde çalışıyor ve kapıların açılıp kapanma sesi dolduruyordu binayı. Bu bina kaç katlıydı ve bu kadar fazla odada neler vardı? Ben etrafı incelerken aniden bir sessizlik çöktü. Herkes işini bırakmış bize bakıyordu. Bu kadar cinin arasında dört kişi durmamız cesaret istiyordu. Cesaretliydik. En azından şimdilik.

Aralarından biri minik adımlar atarak bize yaklaştı. Kolunun altındaki kağıt yığınlarını düzeltti ve boğazını temizledi.

"Ziyaret sebebi nedir?"

Kadının umursamaz ve sakin tavrı sinirlerimi bozmaya yetmişti.

"Liderinizi çağırın!"

Oldukça gür ve sert çıkan sesim karşısında kadın afallasa da sakinliğini korudu.

"Liderimizle görüşmek isteme sebebiniz?"

Öfkeleniyordum. Neden bu kadar resmi konuşuyordu ve aynı şeyleri tekrarlıyordu?

"Bunu seninle konuşmayacağım ya liderinizi çağırırsınız ya da ben onu bulana kadar önüme çıkan herkesi ezer geçerim."

Kadın ciddiyetimin farkındaydı. Asla masumlara zarar vermezdim. En azından kendi isteğimle zarar vermezdim. Karşımdakiler ise hiç de masum değillerdi.

Kadınla dik bir şekilde bakışırken kadının bakışları arkama takıldı. Diğerleri de bunu fark ettiğinde yavaş adımlarla arkaya döndük. Büyük kabile cinlerinden yalnız bir tanesi. Yanında ise cinlerden biri vardı. Büyük kabile cini kendi dilinde konuşarak bir şeyler söyledi. Yanındaki ise bizim dilimizde tercüme etti.

"Bu hoş sürprizin sebebi nedir?"

"Neden dilimizde konuşmuyorsun?"

Yanındaki cin söylediklerimi ona çevirerek iletmiyordu. Bu da Büyük kabile cininin dilimizi bildiği anlamına gelirdi ki zaten biliyorlardı. Gereksiz bir ego ile dilimizi konuşmayı tercih etmiyordu. Çünkü onlar bizden daha önemlilerdi (!).

Tekrar kendi dilinde bir şeyler söylediğinde adam konuşmayı bizim için çevirdi.

"Neden geldiniz ve ne istiyorsunuz?"

Büyük kabile cininin bize bu kadar hoşgörülü davranması çok tuhaftı. Özel olduğumu biliyorlardı ama yine de bu işin içinde farklı bir bit yeniği vardı.

"Neden bu soruların cevabını almadan önce beni bekleyen hoş sürprizi göstermiyorsunuz?"

Tuzak kurulmuş olmalıydı. Lohga beni uyarmıştı. Bu işi uzatmayacaktık. Menosu alacak ve buradan gidecektik.

Etraftaki cinlerden her biri farklı odalara girerken meydanı bize bırakmışlardı. Anlaşılan sürprizimi ayağıma getiriyorlardı. Çok beğeneceğimden emindim(!).

Kapılar aynı anda büyük bir gıcırtı sesi ile sonuna kadar açıldı. Her birinden ayrı ayrı büyücü çıkarken Kisor büyücüsü sayesinde artık büyücülerin de cinlere hizmet ettiği ortadaydı. Bütün büyücüler olmasa da bazıları zorunlu kalarak hizmette bulunacaktı. Bu işe de el atmalıydık. Kendi can güvenlikleri için kötü veya iyi ayırt etmeksizin hizmette bulunacaklarını düşünüyordum.

ATALANTE | [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin