11. BÖLÜM

508K 14.2K 1.5K
                                    

Medya: La Casa De Papel - Tokyo ve Nairobi dans sahnesi

Damla, Emre'nin kolunda oldukça bitkin görünen Eylül'ü görünce oturduğu yerden telaşla fırladı. Aynı anda Can da ayağa kalkmış, karşılarından gelen ikiliye şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Eylül ne oldu sana?" diye sordu Damla. Çoktan Eylül'ün yanına gelmişti. Soru dolu bakışlarını Emre'ye de yöneltmeyi ihmal etmedi.

"Eylül'ün midesi kötü olmuş," diye cevapladı Emre. Eylül'ün kolunu hala bırakmamıştı. "Merak etme. Şimdi çok daha iyi."

Damla, Eylül'e dönüp sarıldı. Kızı masaya doğru yönlendirirken, "Ayakta durma," dedi. Yan yana oturduklarında, "Acaba içki mi dokundu?" diye sordu şüpheyle.

Eylül herkesin ilgisinin üzerinde olmasından dolayı sıkkındı. "Hiçbir fikrim yok." Karşısına oturan Emre'ye göz ucuyla baktı. Adamın gözleri üzerindeydi. "Neden böyle oldum ben de anlamadım. Belki de yediklerim dokundu."

Can lafa girdi. "İsterseniz gidebiliriz..."

Damla da onay vererek, "Evet, hadi kalkalım artık" dedi.

Eylül keyifli başlayan akşamın bu şekilde sonlanacağını hiç düşünmemişti. "Kusura bakmayın, hepinizin gecesini mahvettim," dedi üzgün gözlerle ama sözlerine masadaki herkes karşı çıktı.

Hesap ödendikten sonra hep birlikte ayaklandılar. Eylül hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışsa da ara ara midesine giren krampları hissedebiliyordu. Midesini üşütmüş olabileceğini düşünürken yanıbaşında beliren Emre'nin sözleriyle dikkati adama yöneldi.

"Kendini iyi hissetmiyorsan doktora gidelim Eylül." Emre aslında yapılacak en doğru şeyin bu olacağını düşünüyordu.

Eylül hafifçe gülümsedi. "Gerek yok. İyiyim," dedi ama aslında adım atacak takati yoktu. Bir an önce eve gitmek ve kendini yatağına atmak için sabırsızlanıyordu.

Emre, Eylül'ün kararlı bakışlarını görünce üstelemedi. Zaten ne yaparsa yapsın kızı ikna edemeyeceğinin de farkındaydı.

Hep birlikte dışarı çıktıklarında Emre, Can'a döndü ve "Damla'yı evine sen bırak, ben de Eylül'ü bırakayım," dedi. Kendince planlarını çoktan yapmıştı.

Can bu öneriyi oldukça mantıklı bulmuştu fakat Damla, "Eve gitmeyi düşünmüyorum," diye konuştu kesin bir dille. "Eylül'ü bu halde yalnız bırakamam."

Emre, Damla'nın sözlerini memnuniyetle karşıladı. Bir yandan da Damla gibi bir arkadaşı olduğu için Eylül adına sevindi. Sonuçta kızın İstanbul'da Damla'dan başka tanıdığı kimse yoktu. "Tamam o zaman sizi Eylül'ün evine bırakalım."

Eylül ve Damla aynı anda "Peki ya arabalarımız ne olacak?" diye sordular.

Can, "Merak etmeyin," dedi iki kızın ortak tepkisine gülerek. "Yarın sabah arabalarınız kapınızın önünde olacak. Ben halledeceğim o işi."

Bu ayaküstü konuşmaların ardından Damla Can'ın, Eylül ise Emre'nin arabasına bindiler. Eylül, arkadaşının Can'la birlikte gitmesine içten içe gülerken, ona kapıyı açan Emre'ye teşekkür etti.

Emre arabaya bindiğinde Eylül'e döndü ve "İyi misin?" diye sordu.

Eylül, "Bu soruyu daha ne kadar soracaksınız?" dedi bıkkın bir sesle. Emre'nin bozulduğunu gördü ama sürekli aynı soruları duymaktan gına gelmişti. "

Emre, kızın tavrına hafiften kızsa da belli etmedi. "Seni düşünende kabahat," dedi kırgın bir tonda. Bir yandan da arabayı kullanıyordu. "Lavaboya girdiğimde öylesine kötü bir haldeydin ki ister istemez senin için endişelendim."

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin