14. BÖLÜM

544K 13.2K 1.3K
                                    

Şarkı: Michael Jackson - In The Closet

Eylül, onu saran güçlü kolların arasında büyülenmiş gibiydi. Gayet normal başlayan akşam nasıl bu şekilde sonlanmıştı hiç bilmiyordu ama özenle ördüğü tüm duvarlarının çatırdayıp yerle bir olduğunun farkındaydı. Emre'nin varlığı, kokusu, tutkuyla karışık şefkati daha önce tatmadığı hislerle dolmasına sebep oluyordu. Aklındaki tüm soru işaretlerini bir kenara bırakıp, aşkı ve sevgiyi tüm şiddetiyle yaşamak istiyordu. Bedenini sarmalayan o tatlı duygularla iyice uyuşurken Emre'nin yumuşak sesini duydu:

"Hadi gözlerimin içine bak. O güzel gözlerini görmek istiyorum..."

Eylül, her ne kadar az önce yaşananlardan dolayı pişman değilse de Emre'yle göz göze gelmekten utanıyordu. Fakat durum böyle olsa da kendini yavaşça geriye çekti ve adamla göz göze geldi. Sıcacıktı bakışları. Tebessümü yüreğinde binlerce çiçek açmasına sebep oluyordu. Aynı şekilde o da hafifçe tebessüm etti.

"Gözlerime baktığında ne görüyorsun?" diye sordu Emre. Eylül'ün sessiz kalması üzerine konuşmaya devam etti.

"Sana olan sevgimi, aşkımı görmüyor musun?" Elleriyle Eylül'ün başını kavrayıp yüzünü ona doğru yaklaştırdı. "Seni gördüğüm ilk andan beri hayatım alt üst olmuş vaziyette. Aklımı öyle bir başımdan aldın ki senden başka hiçbir şey düşünemez oldum."

Eylül, duyduklarına inanamaz bir halde aşkını ilan eden adama bakıyordu. O da Emre'yi ilk gördüğü an adamdan etkilenmişt. Sonrasında yaşadıkları gerilimli anlardan dolayı adama sinirlense ve onunla sık sık kafa kafaya gelse de her geçen gün daha da şiddetlenen duygularına engel olamamıştı.

Emre, Eylül'ün bu sözleri beklemediğinin farkındaydı ama kendini daha fazla tutamamıştı. Artık gerçekleri konuşmanın zamanı gelmişti. Eylül'ün saçlarını okşarken, "Neden hiçbir şey söylemiyorsun?" diye sordu. Yoksa hala korkuyor musun?"

Eylül karmakarışıktı. Çok şey söylemek istiyor olsa da ağzından tek kelime çıkmıyordu. Emin olduğu tek şey ise... Artık karşı koyacak gücü kalmamıştı. Daha fazla dayanamayacaktı. Sonrasında belki çok acı çekebilirdi ama ne olursa olsun artık hislerine engel olamayacaktı. Yüzünde yalvarırcasına bir ifade oluşurken, "Ne olur hiç bir şey sorma," diye inledi. "Sadece... Bana sıkı sıkı sarıl ve... Hiç bırakma."

Duyduğu sözler Emre'yi alt üst etmişti. Yüreği eriyip giderken kollarını kocaman açtı ve "Gel buraya," diye fısıldadı. Kollarına atılan kıza yüreğine sokacakmış gibi sarılırken yoğun bir koruma hissiyle doldu. Eylül'ü sonsuza kadar kollarının arasında tutabilir, onu tüm kötülüklerden koruyabilirdi. Yumuşak hareketlerle kızın sırtını okşarken, "Seni çok iyi anlıyorum," diye mırıldandı. "İçindeki korkulara, tereddütlere hak veriyorum. Fakat inan bana tek istediğim seni doyasıya sevmek, aynı şekilde sevilmek. Birlikte çok mutlu olabiliriz Eylül..."

Eylül duyduğu sözlere tüm kalbiyle inanmak istiyordu. İncinmiş yüreği mutlu olmaya o kadar hasretti ki. Bir süre sonra ayağındaki ev babetlerini çıkardı. Bacaklarını altına alıp yeniden Emre'ye sarıldı. Saçlarında, sırtında gezinen parmakları hissetmek çok hoşuna gidiyordu. Saç diplerindeki ürpertiler azıcık gıdıklanmasına sebep oluyordu ama bu durumdan hiç şikayetçi değildi.

O an salondaki görüntü görülmeye değerdi. Kucağındaki kızı sarmalarken Emre'nin yüzünde sersem bir gülümseme vardı. Eylül ise peluş ayısına sarılır gibi Emre'ye sarılmış, yüzündeki huzurlu ifadeyle bambaşka bir boyuta geçmişti.

Bu şekilde yarım saate yakın bir süre geçtikten sonra Emre kafasını eğip Eylül'e baktı. "Eylül..." diye mırıldandı ama kız gözlerini açmadı. Belli ki çoktan uyuyakalmıştı. O an dudakları keyifli bir tebessümle kıvrıldı. Yerinden hiç kıpırdamazken Eylül'ü biraz daha izledi. Yüreği pozitif duygularla dolup taşıyordu. Geleceğe dair hayalleri, Eylül'le birlikte yapmak istediği şeyler vardı.

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiWhere stories live. Discover now