30. BÖLÜM

252K 5.1K 646
                                    

Kadim dostunun sözlerini duyunca Emre'nin yüzünde beliren anlık şaşkınlık yerini ters bakışlara bıraktı. "Hiç komik değil Murat," dedi bıkkın bir sesle. "Sıla'yı korumak için bu şekilde kendini ortaya atmana hiç gerek yok. Ben sadece gerçekleri öğrenmek istiyorum. Sen ise kalkmış benimle dalga geçiyorsun."

Emre lafını bitirdikten sonra başını çevirdi ve o an korku dolu gözlerle onu izlemekte olan Sıla ve Eylül'ü gördü. Tam tekrar konuşacaktı ki Murat'ın sözlerini duydu.

"Sıla'nın karnındaki bebeğin babası benim Emre!" Murat'ın sesi bu sefer daha yüksek ve kendinden emin bir tonda çıkmıştı.

Emre karşısında duran Murat'a baktığında adamın gerçekten de hiç şaka yapıyor gibi bir hali olmadığını fark etti. Kalp atışları hızlanırken yüzü yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Sıla'ya dönerek "Ne diyor bu?" diye gürledi. Kardeşinin yoğun titremelerle sarsılırken çaresiz gözyaşları döktüğünü görünce duyduklarının gerçek olduğunu anladı ve o an başından aşağı kaynar sular döküldü. Kulakları uğulduyor, beyni zonkluyordu. Sıla ve Murat'ı aynı yatakta düşününce midesi düğüm düğüm oldu. Duydukları gerçek olamazdı, olmamalıydı. Böyle bir ihanete uğramış olamazdı. Damarlarında çağıldayan yoğun öfkeyle öne doğru atılırken duyduğu en son şey Sıla'nın haykırarak söylediği sözlerdi.

"Abi hayır!"

Emre, Murat'ın üzerine atılıp yumruklarını adamın suratına art arda geçirirken adeta kendini kaybetmişti.

"Seni aşağılık herif! Kardeşime mi gözünü diktin! Hiç mi utanmadın! Nasıl böyle bir kalleşlik yapabildin! Seni öldüreceğim Murat! Ölümün benim elimden olacak! Bu ihanetinin bedelini ödeyeceksin!"

Murat, hiç karşılık vermediği bu yumruklarla kan revan içerisinde kalmış, bir süre sonra da sendeleyerek sırt üstü yere düşmüştü. Bu esnada Sıla ve Eylül çığlıklar içerisinde Emre'ye mani olmaya çalışıyorlardı ama adamı geri çekmeyi başaramıyorlardı.

Bir an sonra Emre kolunu çekiştiren Sıla'yı fark edince hızla doğruldu ve kıvılcımlar saçan gözleriyle ona döndü. "Nasıl yaptın bunu!" diye bağırırken kızları nasıl korkuttuğunun farkında bile değildi. "Abi dediğin adamın koynuna nasıl girebildin! Bu kadar mı şuursuzsun sen! Cevap ver bana!"

"Emre, yalvarırım sakin ol! Ne olur bırak Sıla'yı!" Eylül ağlamaklı gözlerle Emre'yi kendine doğru çevirmeye çalışıyordu.

Emre, "Sakın sen bu işe karışma!" diye hırladı Eylül'e öfkeli bakışlar fırlatırken. Hemen ardından yeniden kardeşine döndü. "Cevap ver diyorum!"

"Abi lütfen..." diye inledi Sıla. Bakışları yerden kalkmaya çalışan Murat'ın üzerindeydi. Adamın kanlar içerisindeki yüzünü gördükçe bayılacak gibi oluyordu.

Murat kolunu öne doğru uzatırken, "Bırak Sıla'yı," dedi zar zor çıkan sesiyle. "Onun bir suçu yok..."

Bu sözleri duyunca son bir aylık zaman dilimi tıpkı bir film şeridi gibi Emre'nin gözünün önünden geçmeye başladı. Bundan daha bir ay kadar önce Murat neredeyse her gece bir başka kadınla karşılarına çıkıyordu. Dolayısıyla Sıla ile sevgili olamazlardı. Fakat bir yandan da Eylül'ün doğum gününde Murat'ın sergilediği kıskanç tavırları düşünüyordu. Sıla'nın Mert'le birlikte doğum günü partisine katılmasından hiç hoşlanmamış, bunu açıkça dillendirmekten de hiç çekinmemişti. Sonrasında Sıla'nın günlerce keyifsiz olması. Murat'la aralarındaki gerginlik, kendi şüpheleri... Saniyelik düşüncelerinden sıyrıldığında gözleri alev alev yanmaya başladı ve yeninden Murat'a hücum etti.

Eylül var gücüyle Emre'yi Murat'tan ayırmaya çalışırken, "Emre yeter!" diye bağırdı. "Onu öldüreceksin!"

Emre, sevdiği kadının korku dolu haykırışını duyunca elini gevşetti ve Murat'ı serbest bıraktı. Ayağa kalkarken tepesi patlayacakmış gibi zonkluyordu.

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin