17. BÖLÜM

473K 11.4K 1K
                                    

Şarkı: Brianna - Lost in İstanbul

Eylül'ün gözyaşları içerisinde merdivenleri çıkmasını izlerken Emre hayatının en büyük pişmanlıklarından birini yaşıyordu. İçten içe kendine küfürler ederken öne doğru atılıp yukarı çıkmaya başladı. Giriş katına geldiğinde Eylül'ün koşar adımlarla dışarı çıkmakta olduğunu gördü ve kızın adını seslendi. Eylül oralı olmamış ve saniyeler sonra gözden kaybolmuştu...

Eylül kapının önünde bekleyen taksilerden birinin kapısını açıp kendini içeri attı. "Kadıköy'e sürer misiniz," dedi titreyen sesiyle. Araba hareket edince arkasına döndü ve merdivenlerde duran Emre'yi gördü. Yeniden önüne döndüğünde omuzları sessiz hıçkırıklarıyla sarsılmaya başladı.

Neden böyle olmuştu ki? Emre'nin yıkıcı öfkesi ve gösterdiği ağır tepki kaldırabileceğinin çok ötesindeydi. Böylesine kaba tavırlara alışık değildi. Fakat her şeyden öte sevdiği erkeğin ona karşı böylesine hoyrat davranması kalbini çok kırmıştı.

Saniyeler sonra telefonu çalmaya başladı. Arayan Emre'ydi. Telefonu hemen sessize aldı ama gözü ekrandaydı. Emre'nin üst üste 5 kez aramasını sadece izledi. Konuşmaya hiç niyeti yoktu. Çok kırgın, üzgün ve aynı zamanda sinirliydi. Emre'nin ürkütücü bakışları hala gözlerinin önündeydi.

Eylül elinin tersiyle ıslak yanaklarını silerken taksi şoförünün ona uzattığı peçeteyi gördü. Kısa bir an şaşırdı ama sonrasında teşekkür ederek peçeteyi aldı ve burnunu sildi. Berbat göründüğünü tahmin edebiliyordu ama o an için dış görünümünü düşünecek hali yoktu. Bakışlarını karanlık sokaklara çevirirken gününün berbat bir şekilde sonlanmasının sebeplerinden biri olan Hakan'a ve patronu olacak o sinsi adama saydırmaya başladı. Özellikle Hakan'ın her fırsatta karşısına çıkıp yüzsüz yüzsüz konuşmalarını düşündükçe öfkeyle doluyordu. Ona hayatının en büyük kazıklarından birini atan adam hiç utanmadan ondan şans istiyor, sergilediği rezilce davranışı telafi edebileceğini gerçekten de düşünüyordu. Bu kadarı da fazlaydı...

Emre kokteyl salonuna girdiğinde ileride baş başa konuşan Can ve Damla'yı gördü. Sıkkın bir ifadeyle ikilinin yanına gittiğinde Damla'nın soru dolu gözleriyle karşılaştı.

"Eylül nerede Emre?" diye sordu Damla. "Lavaboya gideceğini söyledi ama hala gelmedi."

Emre sağına baktı soluna baktı, ardından derin bir soluk verdi. Damla'nın git gide meraklandığını görünce, "Eylül gitti," diye açıklama yaptı ama sesi bir hayli cansız çıkmıştı.

Damla karşısındaki adamın şaka yaptığını düşündü ama Emre'nin gayet ciddi konuştuğunu görünce, "Nasıl yani?" dedi şaşkınlık içerisinde. "Nereye gitti?" Adamın suçluluk içerisinde kıvrandığını görünce kaşları aniden çatılıverdi. "Kavga ettiniz, değil mi?" Alamadığı cevaplarla git gide gerilirken yanında sessizce dikilen Can'a döndü ve "Eylül'ün yanına gidiyorum," dedi.

"Seni bırakayım," dedi Can.

"Hayır." Damla, Emre'ye ters ters baktı. "Senin burada kalman daha doğru olur."

Can, Damla'yı yolcu edip Emre'nin yanına geldiğinde, "Yine ne oldu?" diye sordu ellerini iki yana açıp. İkilinin kavga ettiklerini anlamıştı.

Emre üzgün bakışlarını arkadaşının yüzünde gezdirirken, "Eylül'ü çok kırdım," diye yanıtladı içine kaçmış bir sesle. Salonun içindeki kalabalığa görmeyen gözlerle baktı. Ardından olan biteni dakikalar içerisinde Can'a anlattı.

Can aferin dercesine elleriyle alkış tutarken, "Aslan'ın amacını anlayamıyor musun?" dedi. "Adam seni kışkırtmak için elinden geleni yapıyor ve ne yazık ki bunu başarıyor."

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin