47. BÖLÜM

333K 8.7K 1.2K
                                    

Finale son 3 bölüm :)

Emre artık daha fazla dayanamayacağını hissederek, Eylül'e fark ettirmeden ceketinin cebinden kadife yüzük kutusunu çıkardı. Eylül'ün elini tuttuktan sonra, sevdiği kadına aşk dolu gözlerle bakarak konuşmaya başladı...

"Seni gördüğüm ilk günden itibaren hayatımın merkezi oldun Eylül. O zamandan anlamıştım seni ne kadar çok seveceğimi, vazgeçilmezim olacağını. Ve yanılmadım, sen benim canımdan bir parça oldun..."

Emre, Eylül'ün elini dudaklarına götürdükten sonra minik bir öpücük kondurdu ve konuşmaya devam etti...

"O sıcacık, sevgi dolu kalbinle hayatıma anlam kattın, tüm dünyamı değiştirdin. Sen benim kalbime dokunan ilk ve son kişisin sevgilim. Benim için o kadar değerlisin ki. Hayatımın son gününe kadar yanımda olmanı, elimi hiç bırakmamanı istiyorum. Bana hep böyle gülümseyen gözlerle bak olur mu?"

Eylül bu sözleri dinlerken tüm benliğiyle sevdiği adama doğru aktığını hissediyordu. Kafasını sallarken, "Daima," dedi. "Daima yanında olacağım..." Bir an sonra Emre'nin elinde tuttuğu kadife kutuyu görünce ise yüreği yerinden çıkacak gibi oldu. Yoksa...

Emre elindeki kadife kutuyu açıp içindeki yüzüğü çıkardıktan sonra kendisine inanamaz bir halde bakan Eylül'ün elini tuttu. Yüzüğü yavaşça kızın parmağına takarken "Benimle evlenir misin?" diye sordu. "Sonsuza kadar benim canım, çocuklarımın annesi olur musun?"

Parmağında ışıldayan yüzüğe bakarken Eylül'ün içinde fırtınalar kopuyordu. Gözleri dolu dolu olmuştu ve her an gözyaşları akabilirdi. Kafasını salladıktan sonra "Evet," dedi titreyen bir sesle. Ardından da oturduğu yerden kalktı ve Emre'nin yanına gitti. Emre de ayağa kalkmış, heyecan dolu bir ifadeyle kendisine bakmaya başlamıştı. O an öyle bir sarıldı ki sevdiği adama... Aşkla, coşkuyla sıkı sıkı sardı Emre'yi. "Seni çok seviyorum," dedi fısıltıyla. "Seni her şeyden çok seviyorum. Sana sahip olduğum için öylesine mutluyum ki..."

Emre ıslak gözlerle kendisine bakan kadının gözlerine gülümseyerek, "Ben de seni seviyorum," dedi ve tutkuyla dudaklarını öpmeye başladı. Dudakları ayrıldığında sevdiği kadının elinden tutarak "Dans edelim," dedi. İki sevgili tek bir vücut, tek bir ruh olmuş bir halde birbirlerine sarıldılar ve dans etmeye başladılar. O esnada Pink Marti'nin "La Soledad," adlı şarkısı çalıyordu ve iki sevgili büyülenmişçesine birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Yine zaman durmuştu sanki. Zaman mekan kavramı yitip gitmişti. Sadece Eylül ve Emre, başka kimse yoktu sanki yeryüzünde...

O gece hiç oturmadılar. Tüm gece boyunca dans ettiler, birbirlerine aşk sözcükleri fısıldadılar. Thames nehrinin sakin sularının üzerinde, muhteşem bir manzara eşliğinde hayatları boyunca unutamayacakları anlar yaşadılar...

***

Eylül ertesi sabah Emre'nin öpücükleriyle gözlerini açtığında, aklına bir gece önce yaşadıkları unutulmaz anlar geldi ve o an kendisini inanılmaz mutlu hissetti. Oldukça geç bir saatte tekneden inmişler, tekrar otele gelmişlerdi. Gün boyu yaşadığı yorgunluğun üzerine bir de aşk sarhoşluğu eklenince arabada uyuyakalmış, zorlukla uyanarak odaya gelmişti. Zaten ondan sonra da Emre'nin kollarının arasında tekrar uykuya dalmıştı... Sevdiği adama sıcacık bir ifadeyle gülümsedikten sonra "Günaydın hayatım," dedi.

"Günaydın benim tatlı, uykucu kadınım..."

Eylül dirseklerinin üzerinde doğrulduktan sonra "Saat kaç ki?" diye sordu.

"7'yi çeyrek geçiyor."

Eylül kendini tekrar yatağa bırakarak, "Aman ben de geç kaldık sandım, daha erkenmiş" dedi. Emre bu sözler üzerine Eylül'ü gıdıklamaya başladı.

Aşkın Dayanılmaz ÇekiciliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin