3

2.4K 282 68
                                    


Ufak sesler çadırın içini dolduğunda Sehun hafifçe göz kapaklarını aralamıştı. Dışarıda ki eğlence sesleri kesileli bir ya da iki saat oluyordu, mumlarla aydınlattığı çadırın içerisinde ki gölge şimdi uyuduğu yerden kalkmasına sebep oldu. Gerginlikten uyuyamayacağını düşünürken bir anda basan günün yorgunluğu tüm bedenini ele geçirmişti.

Gözü istemsiz yatağın biraz ilerisinde duran, etrafı korunaklı küçük ateşin içinde ki yumurtalara kaydı; orada güvende olduklarını görünce derin bir nefes bırakıp beyaz tül perdeyi çekti. Düşünmemek için kendini zorladığı ama yine de aklının bir köşesinde olan gerçek şimdi tam karşısında duruyordu.

Dietrich geldiğinde ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kendisiyle neden evlendiği hakkında hiçbir fikri olmadığı gibi evliliklerinin nasıl işleyeceğini de bilmiyordu. En azından normal olmayacağına emindi. Buraya, Sehun'un çadırına gelecek miydi?

Dişleriyle dudaklarını eziyet çektirirken tüm bu sorular şimdi cevap bulacaktı.

Dietrich tam karşısında dikildiğinde yatakta dik pozisyona geçti ve düşmanca baktığı gözlerini ona dikerken saçlarını arkaya doğru attı. Dietrich yumurtaları ona göndererek büyük bir jest yapmıştı ve içten içe bunun hoşuna gittiğini inkâr edemezdi fakat yine de bir gerçek vardı; o barbarlardan nefret ediyordu.

Dietrich da tülü sertçe çekerek yatağa oturduğunda bir korkak gibi geriye sıçramamak için parmakları sımsıkı örtünün etrafını tutuyordu. Göz temasını bozmadan Dietrich ona doğru yaklaştığında tüm kasları gerildi. Pürüzlü parmaklar çenesini kavradığında sertçe başını yana çevirmiş ve elin hava da kalmasını sağlamıştı. Dietrich şimdi tek kaşını kaldırmış, soru dolu bakışlarla bakıyordu Sehun'a. Tüm yüz ifadesi 'Bu ne cüret?' diye bas bas bağırıyordu. 

"Ben bir Prensim, senin koynuna aldığın kevaşelerden değil" diye sertçe söylediğinde, Dietrich' in yüzünde dalga geçer gibi yamuk bir gülümseme oluştu. Fakat aynı hızla tüm suratı donuklaşırken şimdi koyulaştığı gözleri dipsiz bir kuyuyu andırıyordu. Sehun'un çekmesine fırsat tanımadan sertçe kolunu tuttuğunda yüzünü buruşturmuştu Sehun. Dietrich' in nereyi gösterdiğini bakmasa da biliyordu, ne anlatmak istediğini de. Kolunda bir Khal'ın eşi olduğunu gösteren yuvarlak, damgaya benzeyen bir dövme vardı. İçinde şaha kalkan bir ata benzeyen simge, törenden önce hemen yapılmıştı Sehun'a. Onun eşi olduğunu ve sorumluluklarını tekrar yüzüne vurmuştu.

Derin bir nefes aldı, gözlerini birkaç saniye yumduğunda daha kararlı gözlerle kendini yüz üstü yatağa bıraktı. Herhangi bir ses çıkartmamak için dudaklarını kanatacak kadar sertçe dişlerini geçirdi ve onları mühürledi. Dietrich' in hareket etmesiyle yatak çöküp tekrar havalandı. Onu üstünde yerini aldığını hissettiğinde gözlerini yummak istedi ama bu sadece istemediği diğer duyularının daha duyarlı olmasını sağlayacaktı, o yüzden gözlerini açtı ve önünde ki tüm asaletiyle duran yumurtalara baktı. Kalp atışları kulaklarına uğultulu geliyordu. Sanki onlardan güç almak istiyordu. Onlardan yardım dilendiğinin farkında bile değildi. Arkasında duyduğu acıyla dişlerini daha çok dudaklarına geçirirken daha önce kendine söz verdiği gibi ses çıkarmıyordu.

Aklını meşgul etmek, şu an olan şeyleri sanki hiç olmuyormuş gibi davranmak için beyninden her şeyi geçirdi: Bu sabah ölen çocuğu, yediği eti, yaşlı kadını, abisini ve daha birçok şeyi.

Yumurtaların haberini Suho'ya göndermenin üstünden çok geçmeden çadırına o ve Sör Jae gelmişti. Sandıktan yumurtaları çok dikkatli bir şekilde çıkartırken bu manzaraya büyülenmiş gibi bakmıştı. O an Sehun ilk kez gördüğünde kendisinin de böyle bakıp bakmadığını merak etmişti. Suho çok geçmeden içlerinden birine isim bile vermişti. Kai, demişti kabuğunda gri renkler bulunduran yumurtaya. Gözdesi hemen o olmuştu, diğerlerine nazaran o daha büyük ve gösterişli duruyordu ve Sehun'a da birisine isim verebileceğini söylemişti.

Fire and Blood // sekaiKde žijí příběhy. Začni objevovat