5

2.2K 257 89
                                    


Veliaht Prens olmak ateşten bir gömleği giymeye benzer. Bedenini yakan ateş her zaman ne olduğunu sana hatırlatmakla görevlidir. Tüm bakışlar senin üstündedir ve yaptığın en küçük hareketin bile hesabını verdiğin gibi duyulmama şansı bile yoktur. Herkes seni 'gelecekleri' gördüğü için karar hiçbir zaman tam olarak sen de olmaz. Senin ilk önceliğin her zaman diğerlerinin menfaatini düşünmek olmalıydı. Bir de işin içine yıkılmış bir krallık, sürgün edilip tahtan indirilmiş bir hanedan varsa o zaman ilk adımını attığın, ilk kelimen ağzından çıktığından itibaren senden bu sorumluluğu taşımanı beklerler. Bir adım atacaksan yüz kere düşünmelisin, ağzından çıkacak her kelimenin zararını ve yararını tartmalısın. Gerekirse bu taht oyunlarını en kirli şekilde oynamalısın. Senin kendi doğruların diye bir şey söz konusu dahi olamaz. Hanedanın doğrulu tek ve ebedidir.

Bir şeyleri anlamaya başladığından itibaren kendi soyun sana anlatılır. Kralların nasıl fetihler yaptıklarını, bir zamanlar yedi krallığı nasıl tek başına hükmettiklerini ve nasıl ejderhaları dizi getirdiklerini.

Suho hepsini ezberleyecek kadar okumuş ve dinlemişti.

Yeterince olgunlaştığında -beş yaşına girdiğinde- Krala baba kelimesini kullanmaması gerektiğini öğrenmişti mesela, aynı zaman da kralı kendi yapamadıklarının pişmanlığını Suho'ya göstermekten hiçbir zaman çekinmemişti. Suho, onun yaşlandıkça yüzünde artan kırışıklar gibi gözlerinde ki kederin artışını yakından şahit olmuş ve babası son nefesini verirken dahi ona söz vermekten geri kalmamıştı.

"Söz veriyorum Kralım, soyumuz tekrar parlayacak," demişti ve yaşlı adamın ölürken bile yüzünde umut kırıntılarının dolaşmasına neden olmuştu.

Suho tahtı olmayan bir Krallığa gelmişti. Dinlediği, hayallerinde kurduğu soyu canlandırmanın tüm yükü ilk başlarda korkutucu gelse de zamanla alışmıştı. İçinde ki ateşe, kanına güveniyor ve bununla gurur duyuyordu. Babası gibi, ondan önce ki burada çürümüş krallar gibi olmak istemediğini biliyordu. Kitaplara adını yazdırmış, efsane olarak kulaktan kulağa yayılmış bir Kral olmak istiyordu. Fatih Aegon ilk kez Yedi Krallık ele geçirmesi, Targaryen yönetimi altına alıp Demir Taht'ı yöneten kral olarak yaklaşık 300 yıl süren hanedanlık başlatması gibi Suho da adını buraya yazmak istiyordu. Kimsenin tanımadığı, isminin öylesine sıraya konulmuş bir kral olmak istemiyordu. İşte sırf bu yüzden hiç düşünmeden her şeyi yapmıştı, kendi kardeşini bile satacak kadar ileri gitmişti.

İşler planladığı gibi gitseydi şansları olabileceği gibi barbarlara güvenilmemesi gerektiğini de birinci elden öğrenmesi gerekiyormuş. Ağzı yanmadan hayallerin peşinde koştuğunun farkında bile değildi. Hırs gözünü kör etmekten de öteye gitmişti.

Suho her ne kadar itiraf etmek istemese de kardeşini kıskanıyordu. Onu barbarlara satmış olsa dahi Sehun orada bile kendini yer edinmeyi başarmıştı. Onu sevmeyen bir topluluktan bile kendi halkını oluşturmuştu. Dietrich'a Khal dedikleri gibi Sehun da onun eşi olduğu için Khalessi diyorlardı.

Suho kendi adamları haricinde bir kez olsun başkaları tarafından, "Majestelerim," diyerek çağrılmamış ya da aynı saygıyı görmemişti. Gururu sadece kendine değil aynı zamanda kendi soyuna karşıydı. Tüm bunlar hala ne kadar beceriksiz olduğunu vurguluyor ve Kralına son anında verdiği sözlerinin kulakların da yankılanmasına sebep oluyordu.

Yixing, "Majestelerim," diye seslendiğin de daldığı bakışlarını ona doğru çevirdi.

"Yani diyorsun ki demir taht kralsız kaldı."

"Evet, şu an oğlu tahta geçecek gibi görünüyor ama—,"

"Ama etrafında çok fazla rakibi var." Diyerek Yixing'in cümlesini tamamladı.

Fire and Blood // sekaiحيث تعيش القصص. اكتشف الآن