44

785 108 97
                                    


Önceden büyüdüğü yeri evi olarak görürdü Sehun, şık olan konak çocukluk anılarının her bir izini taşımayı severdi. Fakat daha sonra ona asıl evlerinin buradan çok uzakta, okyanusların ilerisinde bir yerde olduğunu öğretilmişti. Orayla ilgili hiçbir anısı olmasa bile orası artık onun için özlediği, gitmesi gerektiği bir evdi. Bu düşünce tuhaf olmasına rağmen bundan sonra yaşadığı her yer sadece şimdilik yaşamak zorunda kaldığı bir dört duvarın arasındaymış gibi hissettirmeye başlamıştı. Bunun her zaman böyle de devam edeceğini düşünmüştü, okyanusun karşısındaki evine gidene kadar bir daha evi olmayacağını. Ama öyle olmadı. Üç ejderhasının yanında Sehun kendini hapisteymiş gibi hissetmiyordu. Nerede olduklarının bile bir önemi yoktu. Onların yanında, yıllar önce kavramını yitirdiği ev kelimesi tekrar canlanıveriyordu. Yıllar sonra bu eski konağa geri döndüklerinde Sehun bunu çok daha iyi anlamıştı. Ev belki bir binadan ibaret değildi, ev belki de yanındaki insanlarla oluşan bir şeydi. Tek yapman gereken doğru kişilerle buluşmaktı.

Sehun, eski odasında ama eski Sehun olmadan uyumaya çalışırken bir zamanlar onu sakinleştiren zambak kokusunu içine çekiyor ve kulağına dolan boğuk seslerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gecenin karanlığında gözlerini kırpıştırarak açtığında bir süre boş boş etrafına baktı. Uyku sersemliğiyle nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Odasında, kendi yatağındaydı. Kai bir kolunu Sehun'un üstüne atmış ve başını da onun olduğu tarafa doğru yatırmışken oldukça derin bir şekilde uyuyordu. Bir süre daha temkinli bir şekilde gözlerini etrafta gezdirdikten sonra bir şey olmadığını düşündüğü için tekrar gözlerini kapattı. Uyku çabuk bir şekilde onu içine çekmeyi hazırlanırken, bu sefer daha yüksek bir ses odayı doldurdu ve Sehun hızlıca tekrar gözlerini açtı. Uyku sersemliği hala üstünde olsa da artık ses daha belirginleşmiş ve Sehun'a gerekli ipucunu vermişti.

"Kaiii," pürüzlü sesiyle yanındakine seslenmeye çalışsa da diğerinin uyanmaya hiç niyeti yok gibiydi. "Çocuk ağlıyor uyansana."

Üstündeki kolu atıp eliyle yüzünü sıvazladı. Esmer olan ise birkaç yere kıpırdanmış ve sonra da yüzünü yastığa gömmüştü. Oradan çıkan boğuk sesiyle, "Bunun için odasında dadısı vardı," dedi cevap olarak. Kalmak için de en ufak bir hareketlilik göstermedi.

"Evet vardı ama görünüşe göre bu konuda oldukça başarısız."

Gece boyunca ikinci sefer bu sebeple uyanıyorlardı. İlkinde daha yeni yatağa girmişlerdi o yüzden Sehun hızlıca kalkmayı başarmış ve Suho'yu uyutma konusunda başına diktikleri kıza yardımcı olmuştu ama görünen o ki Suho'nun uyumaya hiç niyeti yoktu. Onun aksine uykuyu seven Kai de bu sefer cevap vermek yerine daha çok kendini yatağa gömerken, Sehun gözlerini devirdi. "Bu sefer senin sıran, biliyorsun değil mi?" Suho görünüşe göre Sehun hariç bir tek Kai'de sakinleşiyor gibiydi. Bu ayrıntı Sehun'un garip bir şekilde gülmesine de sebep oluyordu. Babasına bir tek fiziksel olarak çekmediği belliydi.

"Kaiii hadi ama."

Kai sonunda boğazından huysuz bir ses çıkardı ve üstündeki örtüyü atarak yataktan kalktı. Sandalyede asılı duran tişörtünü hızlıca üstünü de geçirdikten sonra yatakta uzanmaya devam eden Sehun'a aynı huysuz bakışlarla bakarken, "Küçük canavarlardan nefret ediyorum," diye söylenerek odadan çıktı. Sehun onun bu haline sadece hafifçe gülmekle yetinmişti.

Hemen yan odalarında bulunan ağlama sesleri birkaç saniye daha sürdükten sonra tamamen kesildiğinde, dikkatini oraya veren Sehun da rahatlayarak derin bir nefes aldı ve uykusuna geri dönmek örtüyü üstüne çekti. Buraya geleli neredeyse birkaç saat olmuş olsa da Sehun konağa girdiklerinden beri kendini her şeye karşı tamamen yabancıymış gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Sanki ömrünün bir kısmı hiç burada geçmemiş ve o yaşadıkları bir kutunun içinde kilit altında kalmış gibiydi. Başını çevirdiği her yerdeki hatıralarını görmezden geliyor ve ona ulaşmasını engelliyordu. Bu yüzden de aslında küçük Suho'nun da neden burada ki ilk gecesinde bu kadar huzursuz olduğunu anlayabiliyordu. İkisi de içten içe tam olarak burada olmak istemiyordu. Ama en azından Sehun'un yanında, her zaman da yanında olmasını istediği, birileri vardı. Suho ise annesinin yokluğunu hissediyor ve gözleri hala onu arıyordu. Sehun ve diğerleri bu yokluğu doldurmak için elinden geleni yapsa da bunun için hala biraz zamanları vardı belli ki.

Fire and Blood // sekaiWhere stories live. Discover now