32

1.1K 169 199
                                    


Küçük bir çadıra doluşmuş büyük ve yapılı adamlar, onlara emir veren Lexa ve Lexa'nın yanında dikilmiş; tahta masanın üstündeki haritaya dikkatle bakarak arada yorum yapan Jongin... Hepsinin gözündeki intikam ateşini sahnenin en önünden izleyebiliyor, köşeme çekilmiş ve varlığımı unutmuş bu 'ırkların' arasında sessizce onları dinleyebiliyordum. Kurt adamların lideri Zitao kendi sürüsüyle beraber diğer hayvanlarında başına geçmek ve onları kendi bildiği gibi yönlendirmek istiyordu. Tabii ki buna karşı olan Lexa, kraliçe unvanını kullanarak onlara emir vermeye çalışıyordu. Ortadaki en büyük sorun ise, gücü artık eskisi kadar etkili değildi. Sağ kolu olmuş Rollo ona nazaran kurtlarla daha iyi anlaşıyordu ve genelde ara buluculuğu o yapıyordu.

Jongin kurtları sevmediğini bir kez daha belli ederek konudan tamamen uzak durmuştu.

Diğer hayvan ırkları ise kurtlar kadar güçlü ve etkili değildi. Donghun tilkiler hakkında tek bir söz bile söylememişti. Benim sessizliğime o da masadaki yerini koruyarak eşlik ediyordu farkında olmadan. Arada yanlışlıkla göz göze geldiğimizde aceleyle benden kaçıyor, yüzündeki sıkıntısını görmeme engel olmaya çalışıyordu.

Zitao kendi iki adamına yaptığı kaç göz işaretinden sonra, "Peki bu insan ne işimize yarayacak?" diye sordu kaba bir sesle. Üstünde bir tek alt için giydiği pantolon varken üstü çıplaktı. Koyu esmer teni soğuğa rağmen hiç üşümüyormuş gibiydi. Zaten burada ben hariç hiçbirinin soğuğa karşı bir sorunu yoktu. Dik siyah saçları uzun yüzünü daha da ortaya çıkarmıştı. İlk gördüğümde bile onun sürünün lideri olduğunu anlamıştım, bunun adına da tecrübe diyebiliriz.

"Kai onun önemli bir görevi olduğunu söyleyip duruyordu ama daha hiçbir numarasını göremedik?" Zaten konunun bir şekilde bana geleceğini bildiğimden şaşırmayıp sessizce durmaya devam ettim. Benim hakkımda ki düşünceleri umurumda değildi. Kai'yi kurtardıktan sonra onların yüzlerini bir daha görmeyecektim bile.

Lexa cevap vermeden önce bana rahatsız dolu bir bakış atmıştı. "Eğer işe yaramıyor olsaydı burada olmazdı." Beni sevmediği halde koruyor olmak onunda hoşuna gitmese de böyle çabalaması sevimliydi ama Zitao'nun cevaptan hiç etkilenmediği belli oluyordu. Konuşmak için tekrar ağzını açtığında ise bu sefer Jongin emreder tonda, "Son kontrolleri halledin bu gece saldırıya geçeceğiz," dediğinde durmak zorunda kalmıştı. Jongin'e kaşlarını çatarak baktığında, Jongin'in duyguları kesinlikle tek taraflı değildi.

"İşin bize düşen tarafında hiçbir sorun çıkmayacaktır ama sen, Kai'nin yerini doldurabilecek misin?"

Jongin ile beraber bende kasılmıştım. Lexa araya girmeye çalışarak uyarır tonda ismini söylediğinde bu sefer kaşlarını yukarıya kaldırdı. Yüzü sert ve donukmuş gibi gözükse de dudaklarının köşesinde gizli alaylı bir gülümseme vardı. "Sadece her şeyin yolunda gideceğinden emin olmaya çalışıyorum."

Hepsi klasik ben güçlüyüm havalarıyla gururlarını tatmin etmeye çalışıyorlardı. Bakışlarım Jongin'in üstünde gezinirken hafifçe yerimden doğruldum. Belli etmemeye çalışsa da üstündeki gerginlik gözle görülür biçimdeydi. Yine de her şeyin yolunda gitmesi için sorun çıkarmamaya çalışıyordu. Masanın diğer tarafından dolaşarak Zitao'ya doğru yaklaştığında arkası bana doğru dönmüştü.

"Senin endişe etmen gereken çok daha önemli konuların var, niye bunları dert ediyorsun ki. Sürün, sahipleri olmayınca nerede kemik görse oraya gidiyor sonuçta."

Dudaklarımı birbirine bastırarak gülmemek için her şeyi yaparken bir süre kimseden çıt çıkmadı. Ben her an oluşacak bir durum için kendini hazırlarken Zitao sadece diğer iki adamına da kafasını sallamış ve son kez Lexa'ya bakış attıktan sonra tek kelime etmeden çadırdan çıkmıştı. Onun çıkmasıyla Lexa'nın hedefi de Jongin olmuştu haliyle.

Fire and Blood // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin