4

2.4K 256 215
                                    


"Her yeni Targaryen doğduğunda tanrılar çocuğun büyük ya da deli mi olacağına karar vermek için havaya bir bozuk para atarlar."

£

Ejderha, olabilecek en büyük düşmanız olduğu gibi aynı zamanda en iyi dostunuz da olabilir. Yapmanız gereken tek şey güven vermek ve onların sözünden çıkmamak. Bir Ejderhanın gururu yer ile gökyüzünü birleştirebildiği gibi, onun kızgın ateşi tüm dünyayı yakıp kül de edebilir. Onun sadık oluşunu sorgulamayı ise kimse cesaret edemez, bilirler ki; bir sonra ki hedefi kendisi olacaktır.

Suho'nun gelişiyle bir anda herkesin gözü merak ve şaşkınlıkla ona kaymıştı, Sehun ise büyüttüğü gözlerle ne yapacağını bilemez halde sadece abisine bakmakla yetindi. Küçük küçük fısıldaşmalar uğultu şeklinde yayılırken; Dietrich içtiği su kasesini masaya sertçe koymuş, bir anda tüm seslerin kesilmesini sağlamıştı.

Suho yüzünden ki yavan gülümsemeyle boş bir kıkırtı bıraktı ortama. Yüzü solgun ve gözleri kızarıktı. Sallanan bedeniyle Dietrich ve Sehun'a doğru yürürken, hiçbir şey umurunda değilmiş gibi görünüyordu. Dietrich' in ve Sehun'un yanında ki adamlar öne atılmak için hareket yaptıklarında, Dietrich sol elini kaldırarak onları durdurdu. Sanki Suho'nun ne kadar ileri gidebileceği merak ediyordu. Tek kaşını kaldırmış, bir sirk gösterisini izliyormuş gibi bir havadaydı.

"Sen!" parmağını Dietrich'a doğru uzatarak bağırdı. "Beni ne hakla küçümsersin?" Sonra parmağını diğer herkesin üzerine doğrulttu. "Siz kim oluyorsunuz da beni küçümseyebilirsiniz!" Sarhoş olmasına rağmen tüm kelimeleri düzgün telaffuz etmiş ve sesinde ki kızgınlığı her birine işlemesini sağlayabilmişti.

Güldü, güldü ve daha çok güldü. Bir insanın gülerken bile acı çektiğini ilk kez şahit oluyordu Sehun. Abisinin her haline şahit olduğunu düşünürken Suho'nun bu yeni yüzü onu alabora etmişti. Güçlü abisi ilk defa kırılgan ve savunmasız görünüyor, bunun hıncını da herkesten çıkarmaya yelteniyordu.

"Ben Ejderha Kanı taşıyan, Ejderhaların Babası ve Demir Tahtın gerçek sahibiyim! Bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Tek sözümle büyük bir savaş başlatabilirim, tüm krallıkları yıkabilir yerine yeni krallıklar inşa edebilirim. Ve siz," Tekrar başını eğerek güldü. Söyledikleri onu çok eğlendirmişti. "Siz sadece küçük şehirleri yağmalamaktan başka hiçbir halt bilmeyen zavallıların tekisiniz. Elinizdekileri kullanamayacak kadar aptalsınız."

Suho bu sefer gözlerini küçük kardeşine diktiğinde Sehun nefesini tuttuğunun bile farkına varamamıştı. Suho'nun hedefi olmaktan nefret ediyordu. Onu yaralayabilecek tek kişi o olduğundan belki de bundan korkuyordu. Aralarında hiçbir zaman normal bir abi kardeş bağı olmamıştı zaten. Ya çok yakınlardı ya da çok uzak, ortayı bulmak bir ordu toplamak kadar zor ve yıpratıcıydı.

"Ve sen kardeşim, sen ise o adamın sürtüğü olmaktan başka hiçbir vasfın yok."

Beklediği zehirli kelimeler ona ulaştığında zorlukla yutkundu. Burada onu anlayan sadece Sehun iken yine de rahatsız ve utanmış hissetti ama bir duygu vardı ki içinde ki bir şeylerin kıpırdanmasını sağlamıştı. Dietrich ayağa kalktığında Sehun zorlukla gözlerini Suho' dan ayırmayı başardı ve Dietrich' a sabitledi.

Dietrich sert adımlarıyla Suho'nu önünde durduğunda Suho başını kaldırmış ve ondan uzun olan adama hala yavan gülüşüyle bakmaya devam etmişti. O anda Suho'nun cebinde ki bıçağı çekip Dietrich' a dayamasını kimse beklemiyordu. Sehun yerinden fırlarken diğerleri hala oturmaya devam etti. İşler gittikçe sarpa sarıyordu ve bunun geri dönüşü yoktu.

Fire and Blood // sekaiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon